Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstikbalin Yüzyılı Tanıtım Programı’nda yaptığı konuşmada, “Bugün projelerimizin yeni bir safhasıyla milletimizin karşısındayız, yarın inşallah çok daha yenilerini göreceğiz. Milletimizin asırlardır peşinde koştuğu, Cumhuriyetimizin kuruluşundan itibaren de hep peşinde olduğumuz hayalleri birer birer gerçekleştiriyoruz” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TUSAŞ) Kahramankazan Merkez Yerleşkesi’nde düzenlenen “İstikbalin Yüzyılı Tanıtım Programı”na katılarak, bir konuşma yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kürsüye gelmesinin ardından Hürjet ve Millî Muharebe Uçağının (MMU) pilotlarına bağlanarak hareket etme talimatını verdi. Hürjet ve MMU, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatı üzerine taksi yaptı.
Hürjet’in sahne önüne gelmesinin ardından gövdesinde Kaan yazılı MMU da sahne önünde belirlenen noktada taksisini tamamladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kaan ve Hürjet’in motor kapatmasının ardından, “Şu anda Hürjet karşımızda ve Kaan’ımız, o da karşımızda. Her ikisini karşımda görünce Yahya Kemal’in şu mısraları aklıma geldi. ‘Şu kopan fırtına Türk ordusudur ya Rabbi/ Senin uğrunda ölen ordu, budur ya Rabbi/Ta ki yükselsin ezanlarla müeyyed namın/Galib et, çünkü bu son ordusudur İslam’ın.’ Ülkemize hayırlı olsun, milletimize hayırlı olsun diyorum” dedi.
“KARADA, DENİZDE VE DENİZ ALTINDA, HAVADA, UZAYDA, HER ALANDA VARIZ”
Kürsüye gelen Hürjet Test Pilotu Ercan Çelik ve MMU Kaan’ın Test Pilotu Gökhan Bayramoğlu’nun kasklarını ve peçlerini takdim ettikleri Cumhurbaşkanı Erdoğan da pilotlara plaket verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha sonra yaptığı konuşmada, Suriye’nin Tel Abyad ilçesinde patlayıcının infilak etmesi sonucu şehit olan Ankara Emniyet Müdürlüğünde görevli polis memuru Özgür Barçın ve Emniyet Genel Müdürlüğünde görevli polis memuru Resul Barutçu’ya Allah’tan rahmet diledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şanlı direnişiyle kahraman unvanı alan Kazan’daki bu program vesilesiyle 15 Temmuz şehitlerini de rahmetle, şükranla, minnetle yâd etti.
Bugün savunma ve havacılık alanındaki tarihi günlerden birinin daha yaşandığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, millete bugünkü gururu yaşatan TUSAŞ çalışanlarının nezdinde bütün işçilerin 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü kutladı.
Son aylarda savunma sanayisinde art arda milleti sevince boğan müjdeler verdiklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunların arasında TCG Anadolu gemimizin donanmamıza katılması var. İmece uydumuzun başarıyla uzaya fırlatılması var. Altay tankımızın test için Silahlı Kuvvetlerimize teslim edilmesi var. Gökbey helikopterimizin yerli motorla uçması var. İlk defa bir insansız deniz aracımızdan torpido atılması var. Hamdolsun artık karada, denizde ve deniz altında, havada, uzayda, her alanda varız. Bugün projelerimizin yeni bir safhasıyla milletimizin karşısındayız. Yarın inşallah çok daha yenilerini göreceğiz” diye konuştu.
Milletin asırlardır peşinde koştuğu, Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren de hep peşinde olduğu hayalleri birer birer gerçekleştirdiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Gazi Mustafa Kemal, 1925’te Türk Tayyare Cemiyeti’nin açılışında şunları söylüyor. ‘İstikbal göklerdedir. Çünkü göklerini koruyamayan milletler yarınlardan asla emin olamazlar.’ Aslında Gazi’nin işaret ettiği çalışmalara Vecihi Hürkuşlar, Selahattin Reşit Alanlar, Nuri Demirağlar, Nuri Killigiller teşebbüs etmişti. Ama bu vizyoner ve cesur girişimcilerimiz hem içeriden hem dışarıdan engellendiler. Esasen rahmetli hocamız Necmettin Erbakan’a her ağır sanayi hamlesi deyişinde yapılan hücumlar da aynı habis zihniyetin ürünüydü. Maalesef bu ülkenin daha pek çok pırıl pırıl beyninin aynı yöndeki çabaları, sinsi yöntemlerle sabote edildi.”
“SAVUNMA SANAYİMİZE KATKI VEREN HERKESE TEŞEKKÜR EDİYORUM”
Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında yaşanılanların, ülkenin kendi savunma sanayisini kurmasının tercihten öte bir mecburiyet olduğunu herkese gösterdiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, buna rağmen gereken adımların gerektiği şekilde atılmasının önüne geçildiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Rahmetli Özal’ın özel önem vermesiyle savunma ve havacılıkta bazı kıpırdamalar yaşanmışsa da sonrasında gelen koalisyonlar döneminde bunlar da akamete uğratıldı. Ülke yönetimini devraldığımızda önceliklerimizin başına, savunma sanayisinin geliştirilmesini koyduğumuzda biz de pek çok görünür görünmez engelle karşılaştık. Buna rağmen yılmadık, durmadık, hedeflerimizden bir an olsun ayrılmadık. Kamu kurumlarımızla, özel sektörümüzle, üniversitelerimizde dayanışma içinde adım adım ilerleyerek bugünlere geldik. O zaman yerli neydi? Yüzde 20. Bu yerli olan savunma sanayisini ne yaptık? Yüzde 80’e çıkardık. Cumhuriyetimizin ilk 80 yılı boyunca kimi iktidarların beceriksizliği, kimilerinin gayri millîliği sebebiyle ilerleyemeyen, engellenen ve hatta açıkça dinamitlenen istikbali hamdolsun milletimiz bugün yaşıyor. Gazi Mustafa Kemal’in, ‘İstikbal göklerdedir’ diyerek işaret ettiği istikbalin sembolü olan neticelere bugün ulaştık. Onun için bugün ‘istikbal’ diyoruz. Osmanlı’dan devraldığımız kurumlardan bugüne savunma sanayimizin inşası ve gelişmesi konusunda katkı veren herkese teşekkür ediyorum.”
Son 20 yılda birikimleri, azimleri, çalışkanlıkları, kabiliyetleri ve dirayetleriyle Türkiye’nin savunma sanayinde hızla üst sıralara çıkmasında emeği olanlara teşekkürlerini ileten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Eğer bugün Türkiye Yüzyılı’nı konuşuyorsak bunda hem güvenliğimizin sigortası hem teknolojik ilerlemenin lokomotifi olan savunma sanayinde elde ettiğimiz başarıların çok büyük payı var” diye konuştu.
Türkiye’nin dostlarına güven, düşmanlarına korku veren savunma gücünün, siyasi, ekonomik ve diplomatik atılımların en önemli zemini olmaya devam ettiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Milletimizin canına kasteden DEAŞ’ından PKK/PYD/YPG’sine kadar eli kanlı terör örgütlerinin hiçbirine nefes aldırmıyoruz, aldırmayacağız. Cudi’de, Gabar’da, Tendürek’te, Bestler Deresi’nde aldırdık mı? Aldırmadık, aldırmayacağız ama ne yazık ki birileri, başta bay bay Kemal olmak üzere Kandil’den görüşmeler yapıyorlar. Yazıklar olsun. Kandil bunları destekleyecek, Kandil’in desteği ile beraber bu ülkede cumhurbaşkanı olacak. Benim milletim Kandil’den aldığı destekle cumhurbaşkanı olana bu ülkeyi teslim etmez.”
“ATTIĞINIZ HER ADIMDA DEVLETİMİZİN TÜM İMKÂNLARIYLA YANINIZDAYIZ”
Hemen her hafta, bir terör elebaşının Türkiye sınırları içinde veya ötesinde etkisiz hâle getirildiğinin haberini aldıklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölücü örgütün elebaşlarına yönelik başarılı operasyonların uzun süredir devam ettiğine dikkati çekti.
DEAŞ’ın sözde lideri Ebu Hüseyin El Hüseyni El Kureyşi kod adlı teröristin etkisiz hâle getirildiğini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Önümüzdeki dönemde de istihbarat teşkilatımızla, silahlı kuvvetlerimizle, polisimiz, jandarmamız, güvenlik korucularımızla terör örgütlerinin inlerini başlarına geçirmeyi sürdüreceğiz. Bunun için sizlerden daha çok çalışmanızı, daha çok tasarım ve üretim gerçekleştirmenizi, daha çok alanda ülkemizi söz, etki ve kazanç sahibi yapmanızı istiyorum. Attığınız her adımda, döktüğünüz her damla terde, geliştirdiğiniz her üründe devletimizin tüm imkânlarıyla sizlerin yanındayız. İnşallah Türkiye Yüzyılı’nı da birlikte inşa edeceğiz. Kazan’dan yükselen bu ışık, dalga dalga tüm Türkiye’yi, tüm bölgemizi, tüm dünyayı kuşatarak Türkiye Yüzyılı yürüyüşümüzde bize yol gösterecektir, rehberlik edecektir.”
Milletin 20 yıldır hayalden gerçeğe dönüşen sayısız projeye, sayısız politikaya, sayısız kazanıma şahit olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunların başında hiç şüphesiz savunma sanayindeki, özellikle de havacılıktaki başarıların geldiğini vurguladı.
“MİLLÎ MUHARİP UÇAĞIMIZI HANGARDAN ÇIKARDIK VE PİST BAŞI YAPTIRDIK”
Türk havacılığında kritik bazı projelerle, geçen günlerde önemli kilometre taşlarını geride bıraktığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hava Kuvvetlerimizin ana savaş gücü olacak Millî Muharip Uçağımızı hangardan çıkardık ve pist başı yaptırdık. Ülkemizin ilk insanlı, süpersonik jet uçağı olan Hürjet’imizin ilk uçuşunu gerçekleştirdik. Nasıl buldunuz, beğendiniz mi? Eyvallah… Bu millet yapar, inandı mı yapar. Atak Taarruz Helikopteri’mizin abisi diyebileceğimiz ağır sınıf taarruz helikopterimiz Atak-2’yi ilk kez havalandırdık.” dedi.
Dünyanın ilk uçan insansız savaş uçağı Kızılelma’dan sonra Anka-3 Muharip İnsansız Savaş Uçağı’nın da ilk yürüyüşünü yaptığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, iftihar verici gelişmeleri taçlandıracak yeni adımlar atacaklarını, bunlardan birinin de “Kaan” ismini verdikleri Millî Muharip Uçak olduğunu ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Rabbime bize bu günleri gösterdiği için hamd ediyorum. İsim babası da Devlet Bey’dir. Tabii şimdi bunlar birilerini çok rahatsız edecek. TCG Anadolu’ya, Altay’a, İmece’ye, diğer projelerimize neler dediler biliyorsunuz. Bunlara da herhâlde ‘maket’ diyeceklerdir. Dikkat ederseniz ülkemizin savunma sanayinde elde ettiği her başarıdan bunlar, bir de suyun öte tarafındakiler rahatsız oluyor. Hiç kusura bakmasınlar, biz bunları da suyun öteki tarafındakileri de rahatsız etmeyi sürdüreceğiz. Biz Türkiye’yiz, biz Türk milletiyiz. Bizi gerçeklikten kopmakla itham edenleri, umutlarını bağladıkları hayallerden uyandırmaya tek başına Kaan ve Hürjet bile yeter. Bugün buradaki coşku, gurur birilerini tedirgin ediyorsa ne mutlu bize, demek ki doğru yoldayız. Öyleyse ‘Durmak yok, yola devam’ diyerek daha fazlasını yapmak için daha çok çalışacağız.”
“TÜRKİYE ARTIK YENİ BİR DEVRİN EŞİĞİNDEDİR”
İster sulhta ister harpte olsun kahraman ordunun arkasındaki en büyük gücün, millet ve onun alın terinin mahsulü olan savunma sanayi olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Uzunca bir süredir, bu gücün sanayi tarafından mahrum bırakılan Türkiye artık yeni bir devrin eşiğindedir. Millî silahlarımız, millî uçaklarımız, İHA’larımız, SİHA’larımız, Akıncılarımız, Kızılelmalarımız, millî gemilerimiz, millî uydularımız, millî tankımız, tüfeğimiz daha niceleri için çok çalıştık ve başardık. Daha çok çalışmaya, daha da büyük başarılar kazanmaya devam edeceğiz.” dedi.
İlk uçuşunu bugün yapan, motorlarını çalıştıran uçakların, İHA’ların, helikopterlerin olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunları yapan yürekli mühendisleri, gözü pek pilotları, çalışkan işçileri, gecesini gündüzüne katan savunma sanayi neferleriyle millet adına gurur duyduğunu dile getirdi.
Kahramankazan’ın bu sürecin tüm safhalarını yaşamış bir yer olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “İlçemizle de gurur duyuyoruz. Burada çalışan mühendislerimizden, işçilerimizden, yıllarca şu serzenişi duyduk; ‘Geçmiş on yıllarda yabancıların uçaklarını, helikopterlerini satın alırken, burada onların çizimlerini öğretirken, hep iç geçirirdik, hep biz daha iyisini yapamaz mıyız, bizim neyimiz eksik?’ diye söylenip dururduk. Biz hükûmete geldiğimizde mühendislerimizin, işçilerimizin, kahraman askerlerimizin bu serzenişlerine kulak verdik, ‘Artık yeter.’ dedik. ‘Bizim kendi mühendisimiz tasarlayacak, kendi işçimiz üretecek, kendi pilotumuz uçuracak’ dedik. Bu iradeyi ortaya koyarak diğer alanlarla birlikte havacılıkta da az zamanda çok yol aldık. Vakıf ve özel sektörden ana yüklenicilerimiz bu platformları hayata geçirirken yüzlerce yüklenicimiz ve KOBİ’miz de alt sistemleri, millî olarak geliştirerek ve üreterek sistemdeki yerini alıyor. Üniversitelerimizin araştırma geliştirme çalışmalarına verdiği desteği de biliyoruz. Hamdolsun verilen emeklerin hepsinin de karşılığını aldık, alıyoruz.”
Akıncı’dan Aksungur’a, Bayraktar TB2’den Anka’ya her çeşidinden SİHA’nın dünyanın dört bir yanına ihraç edildiğini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, birçok ülke ile ortak havacılık projeleri yürüttüklerini, Pakistan’dan Endonezya’ya, Batılı ülkelerden birçok mühendisin de TUSAŞ’ta görev aldığını, savunma sanayisi ürünlerini onlarla beraber tasarlayıp, beraber ürettiklerini anlattı.
Daha gidecek çok yol olduğunu, gelecek yıllarda orduyu bu uçaklarla, İHA’larla, helikopterlerle donatarak dosta güven, düşmana korku salmaya devam edeceklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye güçlendikçe bölgede ve dünyada barışın, adaletin, hakkaniyetin kökleşeceğini, bunun için başlatılan hiçbir işi yarım bırakmamaları gerektiğini vurguladı.
“HÜRJET, GEREKTİĞİNDE HARP SAHASINA DA GİDEBİLECEK”
Geçmişte pek çok projenin başına gelenlerin bu ürünlerin başına gelmesine izin vermeyeceklerini, çünkü çok emek verip fedakârlık yaptıklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, yüzlerce mühendis, pilot, teknisyenin gecesini gündüzüne katıp bu gururu yaşattıklarını dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İlk jet motorlu süpersonik savaş uçağımız Hürjet, kahraman pilotlarımızı yetiştirecek ve gerektiğinde silahla donatıp harp sahasına da gidebilecek. Bu özelliğiyle Hürjet, kendi silahlarımız ve kendi radarlarımızla donatılarak kısmen F-16’larımızın yerine de geçebilecek. Çok yakında Hürjet’imiz Hava Kuvvetlerimiz envanterine katılacak. Ayrıca Akrotim Gösteri Uçaklarımız da Hürjet filosundan oluşacak. Hürjet’i inşallah TCG Anadolu gemimize de konuşlandıracağız” diye konuştu.
Millî Muharip Uçak Kaan’ın da çok yakında uçacağını bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Öyle bir uçak düşünün ki harp ortamında radarlara görünmeden düşmanın inine girecek. Silah yuvasını açıp füzesini, bombasını, düşmanın üzerine bırakacak. Sonra da geldiği gibi sessizce üssüne geri dönecek. Üstelik bu uçağı ülkemizin kendi mühendisleri yapacak, ülkemizin kendi pilotları uçuracak. Kaan, işte bu uçağın adıdır. Ana görev sistemlerinin tamamı yerli ve millî olacak. Kaan kendi silahlarımızla, kendi radarımızla, kendi haberleşme, uçuş kontrol ve görev bilgisayarlarımızla donatılacak. Bu tablo karşısında duygulanmamak mümkün mü?” ifadelerini kullandı.
Kaan’ı birkaç yıl içinde tüm testlerini tamamlayarak, üstün performansıyla Hava Kuvvetlerine teslim edeceklerini duyuran Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyada bu tipte beşinci nesil savaş uçağı üreten beş ülkeden biri olacaklarını dile getirdi.
“KIZILELMA VE ANKA-3, KAAN İLE KOL UÇUŞU YAPACAK”
Başka insansız savaş uçaklarının da bulunduğunu, Bayraktar Kızılelma’nın dünyanın ilk insansız savaş uçağı olarak havalandığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Aynı şekilde çok önemli görevler üstlenecek Anka-3, muharip insansız savaş uçağımızla inşallah önümüzdeki günlerde ilk uçuşunu yapacak. Kızılelma ve Anka-3, Kaan ile otonom şekilde kol uçuşu yapacaklar. Hepsi de yerli mühimmatlarımızla görev icra edecekler. Böylece silahlı insansız hava aracı standartlarını dünya çapında en üst düzeye çıkarmış olacağız. Dost ve müttefik ülkeler için de üretimine başladığımız Hürkuş, şimdiden uluslararası bir platforma dönüştü. Yakında Nijer ve Çad’a ilk ürünleri veriyoruz. Millî helikopterimiz Gökbey’den de mutlu haberler alıyoruz. Gökbey, artık kendi mühendislerimizin tasarladığı türbinli motorla uçuyor. Biliyorsunuz 10 ton ağırlığındaki Atak-2 helikopterimizle dünyada bu sınıfta helikopter üretebilen üç ülkeden biri hâline geldik. Burada ardı ardına sıraladığımız savunma sanayi projelerini dünyada yapabilen o kadar az ülke var ki, yaşadığımız tarihi dönüşümün çok iyi farkında olmalıyız. Türkiye olarak nereden nereye geldiğimizi ve nereye gittiğimizi görmeden, siyasetten ekonomiye, güvenlikten enerjiye, pek çok başlıkta maruz kaldığımız sinsi saldırıların sebebini anlamalıyız. Yıllarca bize uçak, helikopter, motor satanlar, bunlara artık kendimizin tasarlaması, üretmesi, ihraç etmesi karşısında elbette sessizce beklemeyecek. Çünkü biliyorlar ki yakında biz bu ürünlerimizi onlara da satacağız.”
“HAVA ARAÇLARININ MODERNİZASYONU KONUSUNDA ÇOK İLERİ KABİLİYETLERE SAHİBİZ”
Hâlihazırda birçok ülkenin uçakları, helikopterleri için parça ürettiklerini, sistem geliştirdiklerini, yazılım yaptıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk Hava Yollarının kullandığı uçakların birçok parçasında da Türkiye’nin imzasının bulunduğunu, hava araçlarına modernizasyon yapabilme konusunda çok ileri kabiliyetlere sahip olduklarını aktardı.
Silahlı kuvvetlerinin radar uçaklarını keşif ve gözetleme uçaklarını, F-16’ların elektronik sistemlerini yerli ve millî sistemlerle donattıklarını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, uydu alanında da benzer adımlar attıklarını bildirdi.
TUSAŞ’taki uzay sistemleri entegrasyon ve test merkezinin dünyanın en seçkin uydu geliştirme merkezleri arasına girdiğini, Göktürk uydularını burada kendilerinin ürettiklerini ve geliştirildiğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, sırada yeni TÜRKSAT uydusuyla diğer yeni nesil uyduların yer aldığını anlattı.
“Savunma sanayii asla sadece savunma sanayii değildir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Savunma sanayii demek elbette öncelikle kendi ordumuzun ihtiyaçlarını karşılayabileceğimiz tasarım ve üretim altyapısını kurmak demektir. Ama bunun ötesinde savunma sanayii, ülkemizin yüksek teknoloji alanında dünyada söz sahibi olmasını sağlayacak eko sistemin lokomotifidir. Asırlık hayalleri gerçekleştirmenin gururuyla bir kez daha bugün istikbal diyorum” değerlendirmesinde bulundu.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN KAAN’I İMZALADI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının ardından Hürjet uçağının yanına geçti. Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hediye takdim etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha sonra Hürjet’in önünde pilotlarla, TUSAŞ çalışanlarıyla ve protokol üyeleriyle hatıra fotoğrafı çektirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Millî Muharip Uçak Kaan’ın yanına giderek burada da pilotlarla görüştü ve fotoğraf çektirdi.
Kaan’ın gövdesine 1 Mayıs 2023 tarihini atıp imzalayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha sonra kokpitine geçti. Kaan’ın kokpitinde uçak hakkında bilgi alan Cumhurbaşkanı Erdoğan, gazetecilere de el sallayarak poz verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir süre oturduğu Kaan’ın kokpitinde kanopiyi de kapatarak pilot selamı verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, alandan ayrılmadan TUSAŞ çalışanlarıyla da aile fotoğrafı çektirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, “2025 yılında da Türkiye’yi yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla kaliteli büyütme stratejimizi uygulamaya devam edeceğiz. Ekonomi programımızın olumlu etkilerini, önümüzdeki dönemde birçok alanda daha fazla göreceğiz” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.
Toplantıda ele alınan konulara ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
“Konuşmamın hemen başında dün Muğla’da hastaneye çarparak düşen ambulans helikopterde vefat eden iki pilot, bir hekim ve bir sağlık personelimize Allah rahmet niyaz ediyorum. Şehitlerimizin ailelerine ve yakınlarına sabır diliyorum, sağlık camiamızın başı sağ olsun diyorum.
Biliyorsunuz dün Sarıkamış Harekâtı’nın 110. yıl dönümüydü. Aralarında merhum büyük dedemin de olduğu Sarıkamış şehitlerimize ve gazilerimize bugün bir kez daha Cenabı Mevla’dan rahmet diliyorum.
Allahuekber ve Soğanlı dağlarında vatan savunması esnasında kar çiçekler gibi toprağa düşen kahramanları minnet yâd ediyor, Rabbim asil ruhlarını şad, mekânlarını cennet eylesin diyorum.
“HEDEFLERİMİZ DOĞRULTUSUNDA AZİMLE İLERLİYORUZ”
2024 yılının son kabine toplantısını biraz önce gerçekleştirdik. Kabine toplantımızda dış politikadan ekonomiye, sanayi ve teknoloji alanındaki atılımlarımızdan göçün idaresine kadar birçok konuyu masaya yatırdık. Bakan arkadaşlarımız yaptıkları sunumlarla hem son 2 haftayı etraflıca değerlendirdiler hem de önümüzdeki döneme dair talimatlarımızı aldılar.
Her zaman altını çizdiğim gibi biz, hesaba çekilmeden önce nefsinizi hesaba çekin, ikazınız rehber edinmiş bir kadroyuz. 2024 yılını tamamlarken bir taraftan yaptıklarımızı ve yapamadıklarımızı en objektif şekilde sorguluyor diğer taraftan da gelecek yıla dair yol haritalarımızı tekemmül ettiriyoruz. Bugünkü kabine toplantımızda da bu hassasiyetimiz tecessüm etmiştir.
Şunu bir defa vurgulamak isterim, biz bugüne kadar hep kendimizle yarıştık, çıtayı daima yukarıya taşıdık. Şimdi de hedeflerimiz doğrultusunda azimle, cesaretle, sabırla ilerliyoruz.
“ENFLASYONU KÖRÜKLEYEN FIRSATÇILARLA MÜCADELEMİZDE YENİ YILDA DAHA KARARLI OLACAĞIZ”
Partimizin 23’üncü, Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’nin 7’nci, Türkiye Yüzyılı’nın 2’nci bütçesini 17 Ekim’de Gazi Meclisimizin takdirine sunmuştuk. 2025 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ve 2023 yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu tekliflerimiz cumartesi günü Genel Kurul’da 317 ‘evet’ oyuyla kabul edildi. 2025 bütçesinin ülkemiz, milletimiz ve ekonomimiz için hayırlara vesile olmasını yüce Allah’tan niyaz ediyorum.
2025 bütçesinin en temel vasfı, ülkemizin 22 yıllık kazanımlarını perçinleyen yatırımları, ekonomik istikrarı ve sosyal refahı önceleyen bir bütçe olmasıdır. Gerek Cumhurbaşkanı Yardımcımız gerek Hazine ve Maliye Bakanımız bütçenin detaylarını ve hedeflerini derli toplu bir şekilde anlattı. 2025 yılı bütçesine ‘Halkın bütçesi değil’ diyenlere sadece şu rakamları hatırlatmak istiyorum. Mayıs ayında başlayan dezenflasyon süreci inşallah 2025 yılında ivmelenerek devam edecek. Rekabet kurallarını ihlal ederek veya söylentiler yayarak enflasyonu körükleyen fırsatçılarla mücadelemizde yeni yılda daha kararlı olacağız.
6 Şubat depremlerinin yaralarını sarmak son 2 yıldır hep gündemimizin ilk sırasındaydı. 2023 ve 2024 yılında bu amaçla günümüz fiyatlarıyla toplam 2,6 trilyon lira para harcadık. Yani bugünkü kurla 75 milyar dolarlık harcama yaptık. Deprem yatırımları gündemimizdeki yerini 2025 yılı bütçesinde de koruyor. Deprem bölgesini inşa ve ihya faaliyetlerimiz kapsamında toplam 584 milyar lira ayırdık. Deprem turistleri ne yaparsa yapsın biz en son hak sahibi vatandaşımız da güvenli yuvasına ve ticarethanesine kavuşana kadar durmadan dinlenmeden çalışacağız.
“2002’DEN BERİ HAZIRLADIĞIMIZ TÜM BÜTÇELERDE SOSYAL DEVLET İLKESİNİ HAYATA GEÇİRMEYE ÖZEL ÖNEM VERDİK”
2002’den beri hazırladığımız tüm bütçelerde sosyal devlet ilkesini hayata geçirmeye özel önem verdik. Halkın kaynaklarını, toplumun çeperlerinden başlayarak halkımızın tamamı için kullandık. 2025 yılında da ihtiyaç sahibi vatandaşlarımızı gözetmeyi sürdüreceğiz. Bu kapsamda sosyal yardımlar için ayırdığımız rakam 651 milyar liradır.
Enerjide vatandaşımıza verdiğimiz destekleri emeklilerle olan buluşmamızda genel hatlarıyla paylaşmıştım. Bakınız 2002’de asgari ücretli bir kardeşimiz evinde kullandığı 200 kilovatsaat elektrik için aylığının yüzde 20’sini, 100 metreküp doğal gaz için ise yüzde 26’sını ayırmak mecburiyetindeydi. Bugün aynı miktar elektrik için aylığının yüzde 2,4’ünü, doğal gaz için yüzde 5,6’sını ayırması yeterlidir. En düşük emekli aylığı alan vatandaşımız 2002’de elektriğe maaşının yüzde 15,3’ünü, doğal gazda yüzde 19,3’ünü harcıyordu.
Şimdi bu oranlar elektrikte yüzde 3,3’e, doğal gazda yüzde 7,7’ye geriledi. 2024’te vatandaşlarımızın her 100 liralık doğal gaz faturasının 65 lirasını, 100 liralık elektrik faturasının 60 lirasını biz üstlendik.
Enerji desteği olarak 2025 yılında bütçeden 472 milyar lira kaynak tahsis ettik. ‘Suyun fiyatını indireceğiz’ vaadiyle göreve gelip, son 5 yılda suya yüzde 100’ün üzerinde zam yapanlar özellikle bu söylediklerimizi mahcubiyetle not etmelidir. Birçok şehrimizde vatandaşlarımızın su faturaları elektrik faturalarından daha yüksek geliyor. Bunun takdirini milletimizin yaptığına ve yapacağına inanıyorum.
“2025 YILI BOYUNCA DA ÇİFTÇİMİZE, ESNAFIMIZA, SANAYİCİMİZE, İHRACATÇIMIZA YÖNELİK DESTEKLERİMİZİ SÜRDÜRECEĞİZ”
Diğer başlıklarda da vatandaş odaklı bir anlayışla bütçemizi şekillendirdik. 2025 bütçemizde istihdama ve üretime 2,6 trilyon liradan fazla kaynak ayırdık. Yatırımlar için tahsis ettiğimiz tutar ise 1 trilyon 568 milyar liradır. 2025 yılı boyunca da çiftçimize, esnafımıza, sanayicimize, ihracatçımıza yönelik desteklerimizi sürdüreceğiz.
Bizim 22 yıldır durduğumuz yer bellidir. Biz, kaderini ülkenin ve milletin kaderiyle özdeşleştirmiş bir hükûmetiz. Sessiz yığınların sesi, kimsesizlerin kimsesi olmak için çıktığımız bu yolda tam 22 yıldır sendelemeden yürüyoruz. Bundan sonra da bu çizgimizde en ufak bir değişiklik olmayacak.
Burada yaşadığımız bir hayal kırıklığını da ifade etmek zorundayım. Biz istiyoruz ki dünya ve Türkiye değişirken muhalefet partileri de kendini değiştirsin, yenilesin, güncellesin. Hadi zihniyet değişmiyor, bari en azından üslup değişsin, tarz değişsin, söylem değişsin. İktidara geldiğimiz günden bu yana hep böyle bir muhalefet özlemi içinde, böyle bir muhalefet arayışı içinde olduk ancak her defasında muhalefete dair acı gerçeklerin sert duvarına çarptık. Dünyayı takip eden, gelişmeleri doğru okuyan, ülkeye ve millete ufuk çizen, hepsinden öte sözünün ağırlığı olan bir muhalefet henüz ülkemizde neşvünema bulmadı.
Muhalefet, daha önceki görüşmelerde yaptığı gibi maalesef 2025 bütçesi görüşmelerinde de katkı sunmak, yapıcı eleştiride bulunmak yerine görüşmeleri sabote etmeyi, kışkırtmayı, komisyon aşamasından Genel Kurul’a kadar tüm süreci terörize etmeyi tercih etmiştir. Son bütçe görüşmelerinde de afaki söylemler, ucuz polemikler, buram buram provokasyon kokan açıklamalar dışında hiçbir şey göremedik.
Yıllar geçiyor, isimler değişiyor, liderlik koltuğunda oturanlar değişiyor, ana muhalefetin siyaset tarzında zerre miskal tekâmül yaşanmıyor. Böyle gelmiş, ama artık böyle gitmesin diyoruz. 2025 yılının muhalefet zihniyetinde ve tarzında asgari düzeyde de olsa bir iyileşmeye kapı aralamasını ümit ediyoruz.
Strateji ve Bütçe Başkanlığımız ile Hazine ve Maliye Bakanlığımız başta olmak üzere bütçe ve kesin hesap kanunu tekliflerinin hazırlanmasında emeği geçen tüm kamu kurum ve kuruluşlarını tebrik ediyorum.
AK Parti Grubumuz ile Cumhur İttifakı ortağımız Milliyetçi Hareket Partisi Grubu’na, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’ye bütçe görüşmelerindeki dirayetli duruşları dolayısıyla şükranlarımı sunuyorum.
Yasama aşamasında teklifleri, tenkitleri, değerlendirmeleriyle bütçe sürecine katkı veren tüm milletvekillerimize de teşekkürlerimi iletiyorum.
“MERKEZ BANKAMIZIN REZERVLERİ DÜZENLİ OLARAK ARTIYOR”
Ekonomide bir müjdemizi de bu vesileyle paylaşmak istiyorum. Merkez Bankamızın rezervleri düzenli olarak artıyor. Brüt rezervlerimiz geçen hafta 163,5 milyar dolara çıktı ve şimdiye kadarki en yüksek seviyeyi gördü. İstihdam tarafı da hamdolsun oldukça iyi gidiyor. Son 1 senede, istihdam 1 milyon kişi arttı. İşsizlik oranı yüzde 8,8’e düştü. 2025 yılında da Türkiye’yi yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla kaliteli büyütme stratejimizi uygulamaya devam edeceğiz. Ekonomi programımızın olumlu etkilerini, önümüzdeki dönemde birçok alanda daha fazla göreceğiz.
“DIŞ POLİTİKADA OLDUKÇA YOĞUN BİR GÜNDEMLE ÇALIŞMALARIMIZI SÜRDÜRDÜK”
Son kabine toplantımızdan bu yana özellikle dış politikada oldukça yoğun bir gündemle çalışmalarımızı sürdürdük. Büyükelçiler Konferansımızın 15.’sini kritik başlıkların ele alındığı bir programla Külliyemizde başarıyla gerçekleştirdik.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin kabulünün 76’ncı yıl dönümü münasebetiyle düzenlenen ‘Kardeşliğin Yüzü’ etkinliğinde Gazzeli ve Suriyeli çocuklarla bir araya geldik.
11 Aralık’ta Somali Cumhurbaşkanı Şeyh Mahmud ile Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed’i ülkemizde misafir ettik. Her iki liderle ve heyetleriyle 7 saati aşan uzun bir görüşmemiz oldu. İki dost ülke arasındaki sorunları çözmek amacıyla 8 ay önce başlattığımız Ankara sürecinde bir kritik eşiği daha aşmış bulunuyoruz. Doğu Afrika bölgesi uzun yıllardır gerilimle, açlıkla, terör saldırılarıyla ve emperyalist güçlerin böl-parçala-yönet politikalarıyla gündeme geliyor. Bu sinsi senaryoların hâlen devrede olduğunu çok iyi biliyoruz. Ankara Bildirisi ile atılan tarihî adımın Afrika Boynuzu’nda kalıcı barışın, sükûnetin ve istikrarın tesisine yardımcı olacağına inanıyoruz.
Macaristan ile diplomatik ilişkilerimizin tesisinin 100’üncü yılı çerçevesinde ilan ettiğimiz ‘Kültür Yılı’nı başarıyla icra ettik. Türk-Macar Kültür Yılı Kapanış Töreni’ni Cumhurbaşkanı Sulyok ve Başbakan Orban’ın katılımıyla 12 Aralık’ta Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde gerçekleştirdik.
2024 yılını malumunuz ‘Emekliler Yılı’ olarak ilan etmiştik. Bu sene boyunca Çalışma Bakanlığımız öncülüğünde emeklilerimize yönelik birçok proje hayata geçirildi. 16 Aralık’ta Türkiye Yüzyılı’nın emektarlarıyla bir araya gelerek hem kendilerine teşekkür ettik hem de hasbihâl ettik. Ülkemizde sayısı 16 milyonu aşan emeklilerimizin her biriyle gurur duyuyor, hayat kalitelerini arttırmak için samimiyetle çalışıyoruz. Emeklilerimiz konusunda bugüne kadar asla umut tacirliği yapmadık. Meydanlarda bol keseden söz verip, göreve gelince sözünü unutanlardan da değiliz. Yaşanan her sıkıntının, iletilen her serzenişin farındayız. Emeklilerimizi enflasyona ezdirmeme noktasında kararlı olduğumuzu bu vesileyle bir kez daha vurgulamak istiyorum.
Dost ve kardeş ülke Katar ile ilişkilerimizin derinliği ve yakınlığı herkesin malumudur. Ana muhalefet partisi eski genel başkanının bu ilişkiyi yalanlarla dinamitleme girişimlerine rağmen, iş birliğimizi her alanda geliştirdik, geliştiriyoruz. Katar Emiri Şeyh Temim kardeşimin ülkemizi ziyaretinde başta Suriye’deki güncel meseleler olmak üzere pek çok konuyu ele aldık. 13 yıllık savaşın ardından Suriye’nin yaralarını sarma, kendini toparlama, devleti ve toplumuyla tekrar ayağa kalkma gayretlerine destek vereceğiz.
İsrail saldırılarının hedefi olan Lübnan’ın Başbakanı Sayın Necip Mikati’nin ülkemizi ziyareti bizim için son derece kıymetliydi. Sayın Mikati, ülkesinin en zor dönemlerinden birinde ağır bir yükü alnının akıyla taşımaya gayret ediyor. Necip kardeşimin dirayetli ve basiretli liderliğiyle Lübnan’ı sahil-i selamete ulaştıracağına inancım tamdır. Biz de bu süreçte ülkemize ve şahsımıza yönelik güveni inşallah boşa çıkarmayacak, tüm imkânlarımızla Lübnan’ın yanında olacağız.
“AVRUPA BİRLİĞİ İLE BÖLGESEL KONULARDA DA YAKIN TEMAS HÂLİNDE OLACAĞIZ”
Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Sayın von der Leyen ile görüşmemiz de oldukça verimliydi. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyelik perspektifini güçlendirecek yeni bir vizyona ihtiyaç duyulduğunu kendilerine ilettim. Avrupa Birliği ile bölgesel konularda da yakın temas hâlinde olacağız.
18 Aralık’ta TÜBA ve TÜBİTAK Ödüllerini takdim ettiğimiz tüm bilim, kültür ve sanat insanlarımızı tekrar tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum.
“TÜRKİYE İLE MISIR ARASINDA GELİŞEN SAMİMİ DİYALOĞUN OLUMLU ETKİSİNİ BİRÇOK ALANDA GÖRÜYORUZ”
19 Aralık Perşembe günü Mısır Cumhurbaşkanı Sayın Sisi’nin davetine icabetle 11’inci D-8 Zirvesi’ne iştirak etmek üzere Kahire’deydik. 1997 yılında merhum Erbakan hocamızın öncülüğünde kurulan D-8, 3 kıtada temsil edilen ve 1 milyarı aşan nüfusuyla sağlam adımlarla yoluna devam ediyor. Can Azerbaycan’ın üyeliğe kabul edilmesiyle birlikte D-8 Teşkilatı daha da güçlenmiştir.
Zirve kapsamında Mısır Cumhurbaşkanı Sayın Sisi’nin yanı sıra, katılımcı ülkelerin devlet ve hükûmet başkanlarıyla da ikili görüşmelerimiz oldu. Mısırlı kardeşlerimiz özellikle Gazze krizinde ciddi zorluklarla karşılaştılar. Ülkemizin gönderdiği insani yardımların Gazzeli mazlumlara ulaştırılması noktasında da daima kolaylık gösterdiler. Türkiye ile Mısır arasında gelişen samimi diyaloğun olumlu etkisini başta ticaret ve diplomasi olmak üzere birçok alanda görüyoruz. Bundan sonra da Mısır makamlarıyla eş güdüm içinde hareket edeceğiz. Gerek D-8 Zirvesi’ne başarılı ev sahipliği gerekse sıcak misafirperverliği için Mısır Cumhurbaşkanı Sayın Abdülfettah es-Sisi’ye teşekkür ediyor, Mısır halkını ülkem ve milletim adına bir kez daha hürmetle selamlıyorum.
Bir taraftan bu yoğun gündemle koştururken, diğer taraftan da partimizin il kongrelerine iştirak ediyoruz. Son iki haftada bizzat katıldığımız Sakarya, Kocaeli, Erzurum, Mardin ve Muğla başta olmak üzere il kongrelerimizde görev alan tüm yol arkadaşlarımı tebrik ediyor, nöbeti devreden arkadaşlarımıza şükranlarımı sunuyorum.
“SURİYE’DE YEPYENİ BİR DÖNEM BAŞLADI”
8 Aralık’ta Şam’ın düşmesi, Esed’in kaçması ve 61 yıllık Baas rejiminin yıkılmasıyla birlikte Suriye’de yepyeni bir dönem başladı. Suriye devriminin ortaya çıkardığı yeni durum tüm dünyanın ilgisini tekrar bu ülkeye yöneltti. Suriye’nin komşusu ve kardeşi olarak yeni süreci en iyi okuyan, en iyi tahlil ve tetkik eden ülke konumundayız.
Doğru duvar yıkılmaz inancıyla, Suriye krizinin ilk anından itibaren hep tarihin doğru tarafında yer aldık. Rabbim bizi önce Suriyeli mazlumlara, sonra da bize inanan ve itimat eden aziz milletimize mahcup etmedi. Bugün sadece Suriye halkının değil, Türkiye’nin adını duyunca gözleri parlayan yüz milyonlarca kardeşimizin yüzüne de vakarla bakabiliyoruz. Şüphesiz bu süreçte en ağır imtihanımız 14-28 Mayıs seçimleri döneminde yürütülen alçakça kampanyaya karşı göğsümüzü siper etmemiz olmuştur.
Esas meselenin seçim kazanmak değil, her şeyden önce gönül kazanmak olduğunu bir kez daha gördük. Rabbimizin yardımı ve milletimizin engin ferasetiyle hem seçimleri kazandık hem de Suriye halkının zaferine giden yolun taşlarını döşedik. Yeni yönetimde görev alan isimleri hepimiz gururlanarak takip ediyoruz. Türkiye’de eğitim almış, milletimizle gönül bağı olan kardeşlerimizi çeşitli makamlarda gördükçe Rabbimize bir kez daha hamt ediyoruz.
Suriye devriminin lideri Sayın Ahmed eş-Şera ile yakın diyalog hâlindeyiz. Talimatımız üzerine ilk önce MİT Başkanımız kendisini ziyaret etti. Ardından Şam Büyükelçiliğimizi süratle faaliyete geçirdik. Dün de Dışişleri Bakanımız Şam’daydı. Geçici yönetimle son derece sıcak görüşmeler gerçekleştirdi. İnşallah, ziyaretlerimiz bundan sonra da artarak devam edecek.
“İSTİKRARLI BİR SURİYE TÜM BÖLGE İÇİN İSTİKRAR VE GÜVEN KAYNAĞI DEMEKTİR”
Zalim rejime karşı savaşı kazanan Suriye halkının zaferi de kazanması ve başarılarını kalıcı hâle getirmesi için gereken her türlü desteği vereceğiz. En zor günler Allah’ın izniyle artık geride kalmıştır. Dökülen mübarek şehit kanları da, Suriye halkının çektiği çileler de boşa gitmemiştir. 61 yıllık Baas karanlığına son veren Suriyeli kardeşlerimizin el birliği ve gönül birliği içinde ülkelerini yeniden ayağa kaldıracaklarına eminim. Suriye’nin komşularının da şu önemli hakikati gördükleri kanaatindeyim: istikrarlı bir Suriye tüm bölge için istikrar ve güven kaynağı demektir. Suriye huzura kavuştukça bölgedeki herkes kendini daha güvende hissedecektir. Bunun için toparlanma ve kapasite inşa etme çabalarında Suriye halkına özellikle hep beraber omuz omuza vermeliyiz. Suriye halkının da Arap âlemi ve İslam dünyasından beklentisi bu yöndedir. Yeni yönetimin bu meyanda verdiği mutedil mesajları çok değerli ve anlamlı buluyoruz.
Şunu da ifade etmek isterim: İsrail’in artan saldırganlığının gerisinde Suriye’deki devrimi gölgelemek, Suriye halkının umutlarını boğmak olduğu anlaşılıyor. İsrail fırsatçılık yapsa da er ya da geç işgal ettiği topraklardan çekilecektir, buna mecbur kalacaktır. Daha önce söyledim, elinde 50 bin Gazzeli masumun kanı olan Netanyahu’nun tuttuğu yol, yol değildir. Daha fazla kan dökerek, daha fazla can alarak, daha çok toprağı işgal ve istila ederek varılacak yer sadece daha fazla güvensizliktir, huzursuzluktur. İsrail’de şayet bir devlet aklı varsa bunu ne kadar erken idrak ederlerse o kadar iyi olacaktır.
“SURİYE’NİN VE BÖLGEMİZİN GELECEĞİNDE HİÇBİR TERÖR YAPILANMASINA YER YOKTUR”
Burada şu noktanın altını özellikle çizmek istiyorum: Suriye’nin toprak bütünlüğünün ve üniter yapısının her şart altında korunması Türkiye’nin değişmez çizgisidir. Bundan kesinlikle geri adım atmayacağız. Suriye’nin ve bölgemizin geleceğinde DEAŞ ve PKK dâhil hiçbir terör yapılanmasına yer yoktur. PKK ve uzantıları ya kendilerini tasfiye edecekler ya da tasfiye edilecekler. Kürt kardeşlerimize zulüm eden, çocuklarını kaçırarak ölüme gönderen, kendileri dışında hiç kimseye hayat ve söz hakkı tanımayan bu katil sürülerini bölgemiz için bir tehdit kaynağı olmaktan mutlaka çıkartacağız.
Suriye’deki bölücü terör örgütü unsurlarına yönelik nokta operasyonlarımızı, bir cerrah hassasiyetiyle, sivillerin kılına zarar vermeden sürdürmekte kararlıyız. Suriye’deki yeni yönetimin bu konuda kararlılığını memnuniyetle karşılıyoruz. Yakın zamana kadar bölücü örgütün arkasında duran Batılı ülkelerin de bu canilerden desteğini yavaş yavaş kestiğini görüyoruz.
Şunu rahatlıkla ifade edebilirim: PKK ve uzantıları için zaman kısalıyor, çember daralıyor, yolun sonu görülüyor. Kimin eteğine yapışırsa yapışsınlar, kimin tetikçiliğini yaparlarsa yapsınlar, hangi yabancı odağa sarılırsa sarılsınlar şunu çok iyi bilsinler ki, kendilerini bekleyen acı akıbetten kaçamayacaklar. Şairin dediği gibi, belki yarın, belki yarından da yakın bir sürede 40 yıldır kanımızı emen bu beladan Allah’ın izniyle kurtulacağız. Terör duvarını da tamamen yıktıktan sonra Türkler, Araplar, Kürtler olarak hep beraber büyük bir kucaklaşmaya imza atacağız. Barışın, huzurun, refahın ve kalkınmanın bölgemizin tamamına hâkim olduğu çatışmalarla değil, kardeşlikle anılan bir iklimi, inşallah, tesis edeceğiz. Bu güzel günlerin şafağı artık sökmeye başlamıştır. Bugünümüz nasıl dünden daha iyiyse, yarınlarımız da bugünden çok daha iyi olacaktır. Milletimizden bize güvenmeye, bize dua etmeye özellikle özen göstermesini rica ediyorum. Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyorum.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Muğla’da STK Temsilcileriyle Buluşma Programı’nda yaptığı konuşmada, “Yeni anayasa Türkiye için lüks değil, çok geç kalmış bir ihtiyaçtır. Bu yönde atılacak bir adım Türkiye Yüzyılı hedefimize daha kolay, daha hızlı ulaşılmasını sağlayacaktır” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Muğla’da Sivil Toplum Kuruluşları (STK) Temsilcileriyle Buluşma Programı’na katılarak bir konuşma yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında, AK Parti Muğla İl Kongresi’ni partiye yakışır bir coşkuyla gerçekleştirdiklerini ifade etti.
Muğla İl Kongresi’nde hem teşkilat mensuplarıyla kucaklaştıklarını hem de AK Parti ve Cumhur İttifakı’nı Muğla’da zirveye taşıyacak yeni kadroları belirlediklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, görevini devredenlere teşekkürlerini iletti, millete hizmet nöbetini devralanlara da üstün başarılar diledi.
“TÜM TÜRKİYE’YE HİZMET ETMEK İÇİN GECE GÜNDÜZ KOŞTURUYORUZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerek 50 yılı aşan siyasi hayatı, gerekse 22 yıllık iktidarları boyunca milletin gönlünü kazanmanın, hayır duasına mazhar olabilmenin rehber edindikleri ilke olduğunu vurgulayarak şunları kaydetti: “Bize oy versin ya da vermesin, kimseyi ayırmadan, ötekileştirmeden tüm Türkiye’ye hizmet etmek için gece gündüz koşturuyoruz. Şunun altını çizerek tekrar ifade etmek isterim; bizim siyaset felsefemizde ayrımcılık asla yoktur. Kimseyi inancından, tercihinden, meşrebinden, siyasi partisinden dolayı dışlama yoktur. Etnik kökeni, dünya görüşü, sandıktaki tercihi ne olursa olsun 85 milyonun her bir ferdi bizim özbeöz kardeşimiz, canımızın bir parçasıdır. Hep söylüyorum 85 milyonluk devasa bir aileyiz. Vatanımız bir, bayrağımız bir, İstiklal Marşımız bir, acımız bir, sevincimiz bir, mazimiz bir, istikbalimiz birdir. Allah’ın izniyle bunu değiştirmeye kimsenin gücü yetmez.”
Türkiye’nin yakın geçmişinde gerçekten büyük acılar yaşandığını ve milletin tercihlerinin yok sayıldığını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Millî iradeye darbe vuruldu. Gençlerimizi sokak olaylarında kurban verdik. 40 yıllık terörle mücadelemizde nice koç yiğit ömrünün baharındayken toprağa düştü. Maraş ve Çorum olaylarında insanımızı birbirine kırdırdılar. Sermayenin renklere ayrıldığı, baskıların, tehditlerin, zorbalıkların ayyuka çıktığı, insanların fişlendiği olağanüstü dönemler yaşandı. Kürt kardeşlerimiz, bir tarafta terör örgütünün, diğer tarafta dikta heveslisi bir avuç kibir abidesinin olduğu bir cendereye sıkıştırıldı. Kılık kıyafetinden, şivesinden, dış görünüşünden dolayı insanlarımız hakarete maruz kaldı, itildi, ötelendi.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Alevi, Bektaşi vatandaşlarımız asırlardan süzülüp gelen kültürlerini tam yaşayamıyor, kimliklerini korkusuzca dile getiremiyordu. Başörtülü kızlarımızın en temel hakkı olan eğitim hakları, çalışma hakları, iş hayatına katılma hakları keyfi sebeplerle gasbedilmiş, kısıtlanmıştı. Kerameti kendinden menkul seçkinler mutlu müreffeh bir hayat sürerken toplumun kahir ekseriyeti ya yasaklarla ya da yokluk ve yoksullukla boğuşuyordu. Daha bunun gibi sayısız zorlukla, sınamayla karşılaştık. Allah’a hamdolsun, bunların neredeyse tamamını artık geride bıraktık” diye ekledi.
“HAYAL DAHİ EDİLEMEYEN NİCE ÖNEMLİ REFORMU KARARLILIKLA HAYATA GEÇİRDİK”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, krizlerin ve belirsizliklerin kol gezdiği Türkiye’yi son 22 yılda tekrar ayağa kaldırdıklarını belirterek, “2002’de 230 milyar dolar ekonomik büyüklüğü olan ülkemizi geçen sene 1 trilyon 130 milyar dolarlık büyüklüğe kavuşturduk. Millî gelirimizin 2024 sonunda 1 trilyon 331 milyar dolara ve kişi başına gelirimizin ise 15 bin 551 dolara yükselmesini şu anda bekliyoruz” şeklinde konuştu.
Türkiye’de 36 milyar dolar seviyesinde devraldıkları ihracat rakamlarını 261 milyar doların üzerine çıkardıklarını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizden önce hayal dahi edilemeyen nice önemli reformu, nice hak ve özgürlük hamlesini sabırla, azimle ve kararlılıkla hayata geçirdik. Türkiye’yi güven ve istikrarla uyum içinde en önemlisi de birlik, beraberlik ve kardeşlik içinde hamdolsun bugünlere getirdik” ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, elini vicdanına koyan herkesin geçmişin Türkiye’siyle bugünün Türkiye’si arasındaki devasa farkı gördüğünü ve kabul ettiğini vurgulayarak, “Yapılanları objektif olarak değerlendiren her bir insanımız, ülkemizin 22 yılda katettiği büyük mesafeyi tasdik ve takdir ediyor. Ekonomide, diplomaside, ticarette, turizmde, savunmada, sağlıkta hâsılı aklınıza gelebilecek her alanda gerçekten hiç umulmadık başarılara imza attık” değerlendirmesinde bulundu.
Hayatın dinamizmi içerisinde beklentiler ve taleplerin de dönüştüğüne dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dünya değiştikçe insanın aynı kalması fıtrata aykırı bir durumdur. Siyasetin görevi sorulara ve sorunlara makul cevaplar üretmek, halktaki değişim iradesini doğru enstrümanlarla yönetmektir. Bunun kolay bir vazife olmadığını hepimiz biliyoruz” şeklinde konuştu.
“TÜRKİYE’NİN DARBE ANAYASASI KAMBURUNDAN KURTULMASININ ŞART OLDUĞUNU UZUN BİR SÜREDİR ISRARLA DİLE GETİRİYORUZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye gibi demokrasisi 42 yıl önce yapılmış darbe anayasasıyla malul olan ülkelerde değişimi yönetmenin çok daha çetrefilli olduğunun altını çizerek şöyle devam etti: “Bunun için Türkiye’nin darbe anayasası kamburundan kurtulmasının şart olduğunu uzun bir süredir ısrarla dile getiriyoruz. Bu çağrıyı da muhalefetin iddia ettiği gibi, gündem kaygımızdan değil, tam aksine ülkemizin yeni anayasa ihtiyacını gördüğümüz için yapıyoruz. Ama bizim öyle bir muhalefetimiz var ki, bırakın çözümün parçası olmayı, sorunun katlanarak büyümesi için elinden geleni ardına koymuyor. Anayasa dahil ülkenin herhangi bir meselesinde önerileri var mı, yok. ‘İstemezük’ten başka lügatlerinde kelime var mı, o da yok. Böyle gelmiş, böyle gitsin. ‘Aman Ali Rıza Bey ağzımızın tadı kaçmasın’ modunda son derece konforlu bir alanda siyasetçilik oynuyorlar.”
“EVLATLARIMIZA DAHA ÖZGÜR VE GÜÇLÜ BİR ÜLKE BIRAKMA ÜLKÜMÜZE BİRAZ DAHA YAKLAŞMIŞ OLACAĞIZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Allah aşkına böyle siyaset olur mu? Mızıkçılık yaparak, kaçarak, saklanarak, işi yokuşa sürerek bu ülkeye hizmet edilir mi? Muhalefet demek her şeye karşı çıkmak, her şeye itiraz etmek midir? Şu hakikati açık ve net ifade etmek durumundayım; muhalefet samimi çağrılarımıza kulak tıkasa da siviller eliyle yapılmış demokratik, kuşatıcı ve özgürlükçü bir anayasa ihtiyacımız var. Yeni anayasa Türkiye için lüks değil, çok geç kalmış bir ihtiyaçtır. Bu yönde atılacak bir adım Türkiye Yüzyılı hedefimize daha kolay, daha hızlı ulaşılmasını sağlayacaktır.”
Yeni anayasa konusunda, Meclisteki partilerin çoğunun ilk dört madde başta olmak üzere pek çok hususta hemfikir olduğunu memnuniyetle müşahede ettiklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “AK Parti ve Cumhur İttifakı’nın da yeni anayasa iradesi zaten güçlüdür, diridir, dinamiktir. Son yılların en çoğunlukçu aritmetiğine sahip 28’inci Dönem’de Meclisin kendisinden bekleneni özellikle yerine getirmesini ümitle arzu ediyoruz. İnşallah böylece evlatlarımıza daha özgür, daha müreffeh ve güçlü bir ülke bırakma ülkümüze biraz daha yaklaşmış olacağız. Bu süreçte Muğla’nın iş dünyasıyla, sivil toplumuyla, kanaat önderleriyle bizim yanımızda olması çok ama çok önemlidir. Rabbim şimdiden işlerimizi kolaylaştırsın diyorum.”
“MUĞLA’NIN TABİAT HARİKASI KOYLARINA, KÖYLERİNE DÜNYANIN DÖRT BİR YANINDAN TURİST GELİYOR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Muğla’nın insanı kendine meftun eden bir şehir olduğunu söyledi.
Son yıllarda Muğla’nın büyük bir atılım içinde olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Öyle ki Muğla’nın seralarında üretilen, tesislerinde işlenip paketlenen gıda ürünleri, dünyanın dört bir yanına gönderiliyor. Muğla’nın tabiat harikası koylarına, köylerine, tesislerine dünyanın dört bir yanından turist geliyor” ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Muğla’nın Akdeniz, Ege ve İç Anadolu’yu birleştiren konumuyla ülkedeki her bir ferdin hayallerini süsleyen bir yer olduğunu belirterek şöyle devam etti: “Ancak bütün bu avantajlarına rağmen Muğla yerel yönetimler boyutunda maalesef hak ettiği ilgiyi görmüyor. Muhalefetin siyasi meselelerdeki lakayt tavrı, yönettikleri şehirlerdeki yerel yönetimle ilgili konulara da sirayet ediyor. Sorun çözmek, milletin sıkıntılarını ortadan kaldırmak gibi bir dertleri yok. Polemik ve mazeret üretmeye harcadıkları enerjiyi şehirlerine hizmet etmeye ayırsalar inanın şehirlerimiz çok ayrı bir yerde olurdu. Bu konuda herhangi bir değişim işareti göremiyoruz.”
Muğla ve Bodrum’un her yıl yaklaşık 1,5 milyon misafir ağırladığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin turizmdeki hedefleri büyüdükçe buraya gelen yerli ve yabancı ziyaretçi sayısının doğal olarak arttığını ifade etti.
“DERDE DERMAN OLMANIN, SIKINTILARI ORTADAN KALDIRMANIN PEŞİNDEYİZ”
Turizmde 2024 yılı hedefinin 60 milyon ziyaretçi olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz bir taraftan turizmde gaza basarken, yerel yönetimler tarafında tam anlamıyla bir atalet, hatta sabotaja varan bir duyarsızlık görüyoruz. Turizmden ekonomik olarak ciddi gelir elde ediyorlar. İş altyapı ve üstyapı yatırımlarına gelince hiçbir adım atmıyorlar” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, başta Bodrum olmak üzere Muğla’nın birçok ilçesinde içme suyu sıkıntısının yaşandığına ancak görevi içme suyu sorununu çözmek olanların bu sorunu görmezden ve duymazdan geldiğine dikkati çekerek şunları söyledi: “İstanbul gibi bir şehrin belediye başkanlığını yapmış bir kardeşiniz olarak, üstelik çöp, çukur, çamur, susuzluk, bunları yaşayan bir İstanbul devralmıştım. Orada bütün bu sorunları bir yıl içinde sildik süpürdük. Şimdi aynı durum maalesef Muğla’da var. Kirlilik sebebiyle neredeyse canlının yaşamadığı İzmir Körfezi için de aynı şeyler geçerli. Orada da İzmir’e hizmet etmemeyi hayat tarzı üzerinden meşrulaştırmaya çalışan garip bir zihniyet var. Eser ve hizmet siyasetiyle temayüz etmek yerine korkuları körükleyerek, ideolojik belediyecilik yaparak beceriksizliklerini örtmeye çalışıyorlar. Biz ise derde derman olmanın, sıkıntıları ortadan kaldırmanın peşindeyiz.”
“MUĞLA’NIN, BODRUM’UN İÇME SUYU SORUNUNU ÇÖZMEK İÇİN KOLLARI SIVADIK”
Su sorununu çözmenin DSİ’nin değil, büyükşehirlerde büyükşehir belediyelerinin görevi olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sorunu ben yaşadığım için söylüyorum. İstanbul’u susuzluktan aldık ve kısa bir zaman içinde İstanbul’un su sorununu çözdük. CHP’nin büyükşehir belediyelerine bakın. Acaba bu sorunları çözdüler mi? Çözüyorlar mı? Böyle bir dertleri var mı? Muğla büyükşehir, Muğla’da su sorunu ne için çözülmez, neden bu konuda adım atılmaz?” dedi.
Aynı sorunun Van’da da yaşandığını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Van’da da Veysel beyin bakan olduğu zaman baktık ki Van maalesef su sorununu çözemiyor. O zaman Veysel beye dedim ki ‘burada yaşayanlar bizim insanımız yatırımı yap ve Van’ın su sorununu DSİ ile çözelim.’ Van’ın su sorununu o zaman biz DSİ ile çözdük. 22 yıldır nasıl milletimize kulak vererek biz bu günlere geldiysek Muğla’nın, Bodrum’un içme suyu sorununu çözmek için de kolları sıvadık.”
“MUĞLA’YI, DİĞER 80 VİLAYETİMİZİ KALKINDIRMAYA DEVAM EDECEĞİZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yatırım programına aldığımız Sandras İçme Suyu Projemiz ile Muğla il merkezinin içme suyu ihtiyacını inşallah karşılayacağız. Toplam 7,6 milyar lira maliyeti olan projeyle yıllık 7,32 milyon metreküp içme suyu depolama, günlük 5 bin metreküp kapasiteli arıtma tesisi ve 12,3 kilometresi tünel olan toplam 80 kilometrelik isale hattını devreye alacağız. Bodrum Barajı’nın proje çalışmalarını da seneye başlatıyoruz. Yıllık 13,2 milyon metreküp depolama, günlük 135 bin metreküp arıtma kapasitesiyle Bodrum’un kanayan yarasına inşallah merhem olacağız” diye ekledi.
Bodrum Yalıkavak yolunun kalan 7 kilometrelik ihalesinin yapıldığını ve çalışmalara başlandığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, seneye bu çalışmanın biteceğini, 69 kilometre uzunluğundaki Söğüt-Seydikemer Yolu’nun da 21 kilometresini bölünmüş yol olarak tamamladıklarını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, çalışmaların sürdüğünü belirterek şunları kaydetti: “51 kilometrelik Seydikemer-Kalkan yolunun 12 kilometresini tamamladık, kalan kısımlarıyla ilgili çalışmalarımız sürüyor. 27 kilometre Gökova ayrımı-Marmaris Yolu’nu bölünmüş yol olarak yine biz bitirdik. Marmaris-Datça Yolu’nun 50 kilometresini bitirdik, kalan 18 kilometresinde çalışmalarımıza devam ediyoruz. İlçeleriyle birlikte tüm Muğla’yı, Allah’ın izniyle, muhalefetin beceriksizliğine mahkûm etmeyeceğiz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yılgınlığa prim vermeden hem Muğla’yı hem diğer 80 ili kalkındırmaya devam edeceklerini söyledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mısır’ın başkenti Kahire’de düzenlenen, Gelişen Sekiz Ülke (D-8) Teşkilatı 11. Zirve Toplantısı’na katıldı.
D-8 Teşkilatı 11. Zirve Toplantısı’na gelişinde, Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi tarafından karşılanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, aile fotoğrafı çekiminin ardından zirve toplantısına iştirak etti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Gelişen Sekiz Ülke (D-8) Teşkilatı 11. Zirve Toplantısı’na katılmak üzere gittiği Mısır’ın başkenti Kahire’ye ulaştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, Kahire Uluslararası Havalimanı’nda, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Türkiye’nin Kahire Büyükelçisi Salih Mutlu Şen ve Mısırlı yetkililer karşıladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Mısır ziyaretinde, Ticaret Bakanı Ömer Bolat da eşlik ediyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’ye ziyarette bulunan Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde bir araya geldi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AB Komisyonu Başkanı von der Leyen ile gerçekleştirdikleri ortak basın toplantısında yaptığı açıklamada, “Türkiye her iki terör örgütünü sahada bozguna uğratan tek ülkedir, yegâne NATO müttefikidir. Bu örgütlerin palazlanmasına kesinlikle müsaade etmeyeceğiz. Bölgemizin geleceğinde ne DEAŞ’a ne PKK ve türevlerine yer yoktur” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Cumhurbaşkanlığı Külliyesindeki baş başa görüşmelerinin ardından ortak basın toplantısı düzenlendi.
Türkiye’nin, AB ile üye ülkelerle temaslarının arttığı bir yılın geride bırakıldığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Önce Dışişleri Bakanım, beş yıl aradan sonra Avrupa Birliği Gayriresmî Dışişleri Bakanları Toplantısı’na iştirak etti. Ardından bizler, Sayın Başkan von der Leyen ile Budapeşte’de düzenlenen Avrupa Siyasi Topluluğu Zirvesi’nde bir araya geldik. Gerek bu görüşmelerimizde gerek kurumlarımız arasındaki temaslarda hep şunu ifade ettik, AB üyeliği Türkiye için stratejik hedef olmayı sürdürüyor. Üyeliğimizin ülkemize olduğu kadar birliğe de önemli katkılar yapacağı açıktır” ifadelerini kullandı.
Son gelişmelerin Türkiye’nin kilit ülke konumunu daha da perçinlediğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sayın Başkan ve heyetiyle görüşmelerimizin öncelikli gündemi aramızdaki ilişkileri canlandırmak için atılabilecek ortak adımlardı. Türkiye’nin üyelik perspektifini güçlendirecek yeni bir vizyon ortaya koymalarını beklediğimizi kendilerine ilettim. Ortak çıkarlarımızın bazı üyelerin kısır gündemlerine esir edilmemesi gerektiğini bir kez daha vurguladım” dedi.
Türkiye’nin AB ile iş birliğini kazan-kazan formülü ve karşılıklı saygı temelinde ilerletebileceklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Bu minvalde Sayın Başkanın da yakın iş birliğine ve diyaloğa değer verdiğini memnuniyetle müşahede ettim. Sayın von der Leyen ile geçtiğimiz günlerde bir telefon görüşmemiz olmuştu. Bu görüşmede Türkiye’nin ve AB’nin, Suriye’nin istikrarına ve güvenliğine verdiği önemin altını çizmiştik. Bugünkü istişarelerimizde Suriye sahasındaki son gelişmeleri detaylıca ele aldık. Suriye’nin egemenliği ile toprak bütünlüğünün muhafazası başta olmak üzere katılımcı bir idarenin tesisi noktasında hemfikir olduğumuzu gördüm.
“SURİYE’NİN, AB İLE ULUSLARARASI KURULUŞLARIN DESTEĞİYLE AYAĞA KALKMASI LAZIM”
61 yıllık zulmün, baskının, karanlığın ardından yıkılan Baas rejimi geride kelimenin tam anlamıyla büyük bir enkaz bıraktı. Yaklaşık 1 milyon insanı katledilmiş, nüfusunun yarısı yerlerinden edilmiş, 13 yıldır süren çatışmalardan bitap düşmüş bir Suriye ile karşı karşıyayız. Suriye halkının bu ağır yükün altından tek başına kalkması mümkün değil. Suriye’nin komşularının, dost ve kardeş ülkelerin, AB ile uluslararası kuruluşların güçlü desteğiyle süratle ayağa kalkması lazım. Burada şunu çok net ifade etmek isterim, uluslararası toplum 13 yıl boyunca katliama uğrarken Suriye halkına maalesef yeterli desteği vermedi, veremedi. Şimdi bunu telafi etmek mümkündür. Bunun yolu da Suriye’nin inşa ve imar çabalarına destek olmaktan geçiyor. Bu anlayışla Şam Büyükelçiliğimizi 12,5 yıllık aranın ardından, cumartesi günü yeniden faaliyete geçirdik.”
Türkiye’nin Suriyeli kardeşlerinin yanında olmaya devam edeceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tabii bu süreçte ülkenin terör yuvası olmaktan çıkarılması gerekiyor. Gerek DEAŞ gerekse PKK ve uzantılarıyla mücadele, görüşmemizde ele aldığımız hususların başında geldi. Türkiye, her iki terör örgütünü sahada bozguna uğratan tek ülkedir, yegâne NATO müttefikidir. Bu örgütlerin palazlanmasına kesinlikle müsaade etmeyeceğiz” ifadelerini kullandı.
Bölgenin geleceğinde ne DEAŞ’a ne PKK ve türevlerine yer olmadığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biliyorsunuz, 13 yıllık bu insani buhran ve çatışma döneminde AB ile birçok projeyi hayata geçirdik. Birliğin, ülkemizin yükünü hafifletmek amacıyla sağladığı desteği, gönüllü geri dönüşleri kolaylaştırmak için çeşitlendirmesini bekliyoruz.”
“GAZZE’DEKİ İNSANİ DURUM DAHA DA KÖTÜLEŞTİ”
Bu desteğin Suriye’de temel altyapı yatırımlarını içerecek şekilde, orta ve uzun vadeli kapsamlı ve sürdürülebilir olmasının çok mühim olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Suriye’nin kuzey bölgelerinde bu alanda birçok faaliyetlerde bulunmuş bir ülke olarak birlikte çalışmaya hazırız. Görüşmemizde Sayın Başkana İsrail’in Gazze’deki mezalimi ile bölgedeki saldırganlığına artık bir son verilmesi gerektiğini de aktardım. Kışın gelmesiyle birlikte Gazze’deki insani durum daha da kötüleşti. Dün yine bir okulun hedef alındığı menfur bir katliam daha gerçekleşti. Bundan 13 ay önce ‘Ruhumun ruhu’ dediği üç yaşındaki torunu Rim’i, gözlerinden öperek cennete uğurlayan Halid Nebhan’ın dün şehit edildiğini öğrendik. Rabbim torunuyla birlikte cenneti ve cemali ile müşerref eylesin diyorum.
İsrail saldırılarında can veren 50 bin Filistinlinin neredeyse tamamını Rim ve dedesi gibi çocuklar, kadınlar, yaşlılar oluşturuyor. Sayın Başkan ile görüşmemizde Gazze’ye insani yardımların ulaştırılması ve kalıcı ateşkesin sağlanmasının önemine dikkat çektim. Avrupalı dostlarımızın, Netanyahu hükûmetine baskı yapmaları gerektiğini vurguladım. Ukrayna’da gecikmeksizin adil ve istikrarlı barışın sağlanmasına yönelik tespit ve görüşlerimizi paylaştım.”
Türkiye ve AB arasında her zamankinden daha güçlü ve kurumsallaşmış bir ilişkiye ihtiyaç olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Aday ülke olarak biz bu iradeye sahibiz. AB Komisyonu’nun da Sayın von der Leyen ile gerekli iradeyi sergileyeceğine inanıyorum. İki gün sonra yapılacak Birlik Zirvesi’nde ilişkilerdeki tüm kısıtlamaları kaldıracak, askıya alınan yüksek düzeyli diyalogları canlandıracak, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi beklentimize cevap verecek ve vize serbestisi sağlanana dek vize süreçlerini hızlandıracak kararlar alınmasını temenni ediyorum. Bu vesileyle en kısa sürede Türkiye-Avrupa Birliği Zirvesi’ni yapmak suretiyle ilişkilerimizi, olması gereken seviyeye çıkarmayı ümit ediyorum” ifadelerini kullandı.
AB KOMİSYONU BAŞKANI VON DER LEYEN: “TÜRKİYE’NİN, BÖLGEYE İSTİKRAR GELMESİ İÇİN ÇOK ÖNEMLİ BİR ROLÜ VAR”
AB Komisyonu Başkanı von der Leyen basın toplantısında yaptığı açıklamada, Suriye’deki gelişmelerle ilgili olarak, “Türkiye’nin, bölgenin istikrarı için, bölgeye istikrar gelmesi için çok önemli bir rolü var. Terörizme karşı birlikte çok dikkatli olmalıyız. Özellikle de Doğu Suriye’de DEAŞ’ın yeniden canlanması riski var. Bunun olmasına izin veremeyiz. Türkiye’nin de meşru güvenlik endişelerine mutlaka cevap verilmesi ve bunların karşılanması gerekiyor. Aynı zamanda, tüm Suriyelilerin bütün azınlıklar dâhil olmak üzere güvende olmasını sağlamak gerekiyor” ifadelerini kullandı.
AB Komisyonu Başkanı von der Leyen, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Türkiye-AB ilişkilerini değerlendirme fırsatı bulduğunu söyleyerek, bu ilişkinin karmaşık olduğu kadar, zengin ve ileriye doğru devam ettiğine dikkati çekti.
AB KOMİSYONU BAŞKANI VON DER LEYEN: “AB, TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK TİCARET VE YATIRIM ORTAĞI”
AB Komisyonu Başkanı von der Leyen, “Aramızdaki ticaret 206 milyar avroya ulaştı ve bu bir rekor. Avrupa Birliği, Türkiye’nin en büyük ticaret ve yatırım ortağı” diyerek, niyetlerinin bunu daha da ileriye taşımak ve güçlendirmek olduğunu kaydetti. Türkiye ile ekonomi konusunda üst düzey diyalog mekanizması başlatılacağını duyuran AB Komisyonu Başkanı von der Leyen, AB yatırım bankasının Türkiye’de yeniden angaje olması için çalışmaların başlatılacağını anlattı.
AB Komisyonu Başkanı von der Leyen, Türkiye ile güncellenmiş bir gümrük birliği müzakereleri başlatmayı büyük bir istekle beklediğini belirterek, “Tabii ki burada ilerleme olacak. Ancak bunun için gerçekten güçlü bir çaba sarf etmek gerekiyor. Ticaret engellerine mutlaka değinmeliyiz” dedi.
Türkiye’nin göç yönetimi konusunda, Doğu Akdeniz rotasında son derece kilit bir ortak olduğunu vurgulayan AB Komisyonu Başkanı von der Leyen, “Bu çerçevede paylaştığımız öncelikler için birlikte çalışmalı ve sınır yönetimi, göçmen kaçakçılığıyla mücadele ve vize konularındaki çabalarımızı daha yoğunlaştırmalıyız” diye konuştu.
AB Komisyonu Başkanı von der Leyen, Suriyelilerin yönlendirdiği ve sahiplendiği bir siyasi dönüşümü desteklemek ve aynı zamanda bir aday ülke olarak Türkiye ile AB arasındaki ilişkiyi derinleştirmek için çok fazla şeye ulaşılabileceğine inandığını belirterek, ilerleyen zamanda bu çerçevede iyi iş birliğini devam ettirmeyi büyük bir istekle beklediğini dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti Erzurum 8. Olağan İl Kongresi’nde yaptığı konuşmada, “Krizlerin ve çatışmaların da ekonomimize bazı olumsuz yansımaları oldu. Küreselleşen dünyada bunu engellemek maalesef mümkün de değil. Lakin biz şunu biliyoruz; bu sorunların, sıkıntıların, zorlukların tamamı konjonktüreldir. Yani gelip geçiçidir. Türkiye Allah’ın izniyle hepsinin üstesinden gelecek kabiliyete sahiptir. Şimdi bazı güçlüklerimiz olsa da Türkiye’yi hiç olmadığı kadar huzurlu, müreffeh ve güzel günler bekliyor” dedi.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yakutiye Buz Hokeyi Salonu’nda düzenlenen AK Parti Erzurum 8. Olağan İl Kongresi’ne katılarak bir konuşma yaptı.
Konuşmasının başında, Isparta’da kaza yapan helikopterde şehit olan Astsubay Çavuş Taha Nergiz’e Allah’tan rahmet, yakınlarına ve tüm Erzurumlulara başsağlığı dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm şehitleri de rahmetle andı.
AK Parti Erzurum teşkilatıyla eş zamanlı olarak il kongrelerini gerçekleştiren, Afyonkarahisar, Batman, Bartın, Bayburt, Çankırı ve Edirne’deki teşkilat mensuplarını da selamlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, kongrelerin AK Parti için, davaları için, ülke ve millet için hayırlara vesile olmasını diledi.
Teşkilat mensuplarına emekleri, gayretleri ve fedakârlıkları için şükranlarını sunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti kongrelerinin düğün gibi, şölen gibi, bayram gibi olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti’nin hayatını kaybeden mensuplarını rahmetle yâd etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Nöbeti devreden dava arkadaşlarıma minnet duygularımı ifade ederken, sancağı devralan kardeşlerime de yüce Allah’tan muvaffakiyetler temenni ediyorum. Rabbim muhabbetimizi daim eylesin” ifadelerini kullandı.
“ERZURUM’UN HAK ETTİĞİ YERE GELMESİ İÇİN ELİMİZDEN GELENİ YAPACAĞIZ”
31 Mart Mahallî İdareler seçimlerinde verdikleri destek için Erzurumlulara teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Bugüne kadar size mahcup olmadık. Erzurum halkına olan teşekkür borcumuzu daha çok çalışarak, daha fazla hizmet ederek ödedik. İnşallah aynı şekilde yola devam edeceğiz. Erzurum’un hak ettiği yere gelmesi için elimizden geleni yapacağız. Şunu tüm dadaşların özellikle bilmesini istiyorum, Erzurum bizim millî değerimizdir, Erzurumlu İbrahim Hakkı’lar, Gazi Ahmet Muhtar Paşa’lar, Sümmani’ler, Reyhani’ler, Emrah’lar bizim millê değerlerimizdir. Nene Hatun bizim millî değerimizdir. Erzurum’daki her sanat eseri, her kültür eseri bizim millî değerimizdir. Erzurum türküleri bizim millî değerimizdir. Klasik şiirimizin en büyüklerinden Nefi, bizim millî değerimizdir. ‘Yalnız hüznü vardır kalbi olanın’ diyen Erzurumlu şairler bizim millî değerimizdir. Erzurum Kongresi kararlarıyla birlikte canlarını hiçe sayarak kongreye katılan delegelerin tamamı da bizim millî değerlerimizdir.
‘Millî sınırlar içinde vatan bir bütündür’ diyen, mandayı ve himayeyi toptan reddeden, millî kuvvetlere sınırsız destek veren kongre üyelerini bugün bir kez daha kemali edeple yâd ediyorum.
Erzurum’un değerlerine aşina olmayanların Erzurumlu kimliği de millî kimliği de aşınma tehlikesiyle unutmayın karşı karşıyadır. Değeri hamaset olarak dile getirmek hiçbir işimize yaramaz. Onu bir hayat tarzına dönüştürdüğümüz, yeniden üreterek geleceğe taşıdığımız takdirde bir kültürel inkişafı gerçekleştirebiliriz.”
Yeni Emrah’lar, yeni İbrahim Hakkı’lar, yeni Sümmani’ler, yeni Gazi Ahmet Muhtar Paşa’lar yetiştirmenin yolunun Erzurum’un şehir kimliğini, zengin, dinamik kültürünü diri tutmaktan geçtiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Erzurum’un irtifa kaybına gönlümüz razı gelmez. Erzurum’u aynı şekilde dünyaya açmamız, dünyaya tanıtmamız lazım. Burada bir güzel haberi sizlerle paylaşmak arzusundayım. Gayretlerimiz neticesinde Erzurum, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı tarafından 2025 yılı turizm başkenti olarak seçildi. Tarihiyle, tabiatıyla, kültürüyle, mutfağıyla ve elbette dadaşıyla bu güzel şehir inşallah bu vesileyle tüm dünyaya tanıtılacak. Bu önemli organizasyonun şehrimize hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.
Bir diğer güzel haberimiz stadyum konusudur. Gençler, Erzurum’a modern bir spor tesisi kazandırmak istediğimizi daha evvel söylemiştim. 20 bin kişilik stadyumu programa aldık. Hazırlıklarını tamamladık. İnşallah yakında yapımına başlayacağız. Sevgili gençler görüyorsunuz, bizde ‘laf ola beri gele’ yok, icraat var. Değerli kardeşlerim, sevgili yol arkadaşlarım, tabii 20 bin kişilik stadyumu yaptıktan sonra kusura bakmayın ondan sonra bütün iş icraat, koşacaklar ve kendilerinden de şampiyonluk bekleyeceğiz.”
“TÜRKİYE, KARGAŞANIN ORTASINDA BİR İSTİKRAR ADASI OLARAK TAKDİR TOPLUYOR”
Dünyanın ve bölgenin son dönemde sancılı günler yaşadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Küresel sistem, son 70-80 yılın en ciddi krizlerinden biriyle karşı karşıya. Koronavirüs salgını, ekonomiden ticarete, güvenlikten sosyal hayata her alanda yeni sıkıntıları ortaya çıkardı. Bilhassa Türkiye’nin etrafında çok kritik hadiseler vuku buluyor” ifadesini kullandı.
Rusya-Ukrayna Savaşı’nın şubat ayında dördüncü yılına gireceğini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İsrail’in Gazze’ye yönelik katliamları başlayalı 440 gün oldu. 50 bin Filistinli kardeşimiz bu saldırılarda şehit edildi, 110 bin yaralı var. Ateşkese rağmen İsrail, Lübnan’ı taciz etmeye devam ediyor. Elbette tüm bu olaylardan, savaşlardan, krizlerden ülkemiz de etkileniyor. Komşunun evi yanarsa ya alevi ya dumanı mutlaka size ulaşır. Bütün bunlara rağmen Türkiye, bu kargaşanın ortasında bir istikrar adası olarak takdir topluyor, ‘bölgenin kilit ülkesi’ kimliğiyle öne çıkıyor” değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Etrafımızdaki yangının ülkemize sıçramasına asla müsaade etmedik. Dengeli, itidalli ve hakkaniyetli politikalarla bütün bu muhataralı süreçleri hamdolsun başarıyla yönettik, yönetmeye de devam ediyoruz. Biz bir de bu dönemde ‘asrın felaketi’ denilen 53 binden fazla canımızı kaybettiğimiz 6 Şubat depremlerini yaşadık. Sadece depremin Türkiye ekonomisine faturası, 104 milyar dolar. Diğer krizleri ve çatışmaların da ekonomimize bazı olumsuz yansımaları oldu. Küreselleşen dünyada bunu engellemek maalesef mümkün de değil. Biz şunu biliyoruz, bu sorunların, sıkıntıların, zorlukların tamamı konjonktüreldir. Yani gelip geçicidir. Türkiye, Allah’ın izniyle hepsinin üstesinden gelecek kabiliyete sahiptir.
Bazı güçlüklerimiz olsa da Türkiye’yi hiç olmadığı kadar huzurlu, müreffeh ve güzel günler bekliyor. Üstat Necip Fazıl ne diyordu? ‘Vur kazmayı dağa Ferhat, çoğu gitti azı kaldı.’ Milletçe biraz daha sabredersek inşallah her alanda hedeflerimize çok yaklaşmış olacağız. Bunu da son 22 yıldır olduğu gibi yine siz dadaşların desteği ve duasıyla yapacağız. Türkiye Yüzyılı’nın parlak günlerini inşallah hep birlikte idrak edeceğiz. Ülkemizde başını muhalefetin çektiği bir kesim, tali sorunları büyüterek, dönemsel sıkıntıları abartarak millete sürekli karamsarlık aşılıyor. Milletle aynı yöne bakmak, aynı sevinci paylaşmak, aynı yolda yürümek yerine rüzgârgülü misali, yel nerede eserse yönlerini oraya dönüyorlar. Bunlardan bir şey olmaz.”
Muhalefetin, milletin kazanmasına tahammülleri olmayan bir ruh hâli içinde olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Öyle bir girdaba girmişler ki ülkenin kazanmasına tahammülleri yok. ‘AK Parti kaybetsin, AK Parti ve Cumhur İttifakı yıpransın da gerekirse Türkiye batsın’ diyecek kadar muvazeneyi yitirmiş vaziyetteler. Cehalet adeta paçalarından akıyor. Dünyada ne olup bittiğini zaten bilmiyorlar. Sınırlarımızın ötesinde olanlar umurlarında bile değil. Ezberlerinin, ideolojik saplantılarının esiri olmuşlar” ifadelerini kullandı.
“SURİYE HALKI MUHTEŞEM BİR ZAFERE İMZA ATTI”
Geçen günlerde Suriye’de kelimenin tam anlamıyla bir halk devriminin gerçekleştiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “61 yıllık zulmün, baskının, katliamın ve karanlığın ardından Baas rejimi artık tamamen tarihe karıştı. Ülkesinde 1 milyon masumun ölümüne sebep olan Esed kuyruğunu kıstırıp bir gecede Şam’dan kaçmak zorunda kaldı. Suriye halkı 13 yıl süren çetin mücadele neticesinde kendileriyle birlikte bizleri de gururlandıran muhteşem bir zafere imza attı. Televizyonlardan sizler de izliyorsunuz, Halep’in, Hama’nın, Humus’un, Dera’nın, Lazkiye’nin, Şam’ın sokaklarında yıllar sonra insanların yüzü gülüyor. 13 yıl sonra ilk defa Suriyeli kardeşlerimiz geleceklerine umutla bakıyor. Sevinçle, heyecanla bakıyor. Suriyeli mazlumlar 13 senedir kendilerine kol-kanat geren Türkiye’ye ve Türk milletine en samimi duygularla teşekkür ediyor, dua ediyor.
Ay yıldızlı al bayrağımız, özgür Suriye bayraklarıyla yan yana Suriyeli kardeşlerimizin ellerini süslüyor. Suriyeli mazlumlar, ‘Allah Türkiye’den, Türk milletinden razı olsun’ diyor. Ama bakıyorsunuz birileri buna tahammül edemiyor. Bu sevinci, bu coşkuyu paylaşmaktan bile aciz durumdalar. Suriyeli kardeşlerimizin zaferini gölgelemek, bu önemli başarıya çamur atmak adına akla ziyan komplo teorileri üretiyorlar. Neymiş? Suriye halkının arkasında emperyalist mahfiller varmış. Neymiş? Baas rejiminin yıkılması Türkiye’nin çıkarlarına zarar verirmiş. Daha bunun gibi akla, mantığa, dış politikanın temel öğretilerine aykırı bir sürü zırvayı arka arkaya sıralayarak siyaset yaptıklarını sanıyorlar. Burunlarının ucunu görmeyecek kadar cehalet çukuruna batmışlar fakat Suriye’deki güya ‘büyük oyunu’ hemen çözüveriyorlar.”
“DİPLOMASİ, TIPKI SİYASET GİBİ AKIL İSTER”
Diplomasinin tıpkı siyaset gibi ince bir sanat olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Diplomasi, tıpkı siyaset gibi akıl ister, birikim ister, öngörü ister, basiret, feraset, stratejik sabır ister. Diplomasi birkaç hamle sonrasını değil 10 hamle sonrasını hesaplamayı gerektirir. Diplomaside sadece bugünü değil yakın ve uzak geleceği de şimdiden planlamanız, çok iyi düşünüp kapsamlı analizler yapmanız icap eder. Kendi adımlarınızla birlikte rakiplerinizin hatta hasımlarınızın hamlelerini dikkate almak, her türlü senaryoya hazır olmak durumundasınız” ifadelerini kullandı.
Yarım asırdır siyaset sahnesinde olduğunu, aziz milletin teveccühüyle son 22 yıldır da bir nevi kurtlar sofrası olan uluslararası arenada Türkiye’yi temsil ettiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kendi tecrübelerimizin yanı sıra 2200 yılı aşan geleneğe sahip Türk devlet aklının rehberliğinde planlarımızı yapıyoruz, adımlarımızı yine buna göre atıyoruz” ifadelerini kullandı.
Şu ana kadar binlerce toplantıya ve zirveye iştirak ettiklerine, çok zorlu müzakerelerde ülkenin ve milletin hakkını savunduklarına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Allah’a hamdolsun, 22 yıl boyunca milletimizin başını yere eğdirmedik. Her zaman bin düşündük ama bir söyledik. Üstat Necip Fazıl’ın o veciz ifadesiyle, ‘zifiri karanlıkta, ak sütün içindeki ak kılı fark edecek kadar gözü keskin bir akılla’ işte böyle bir titizlikle, işte bu teyakkuz hâliyle diplomasiyi yürüttük. Türkiye’nin büyüklüğüne, devletimizin itibarına, kuvvet ve kudretine hiçbir yerde halel getirmedik.
Muhalefetin eski genel başkanı gibi ülke ülke dolaşıp, Türkiye’yi şikâyet edenlerden, kendi ülkesini yabancılara kötüleyenlerden asla olmadık. Şunu büyük bir memnuniyetle söylemek isterim, dadaşlardan aldığımız güçle, her türlü uluslararası meselede adaletten yana, haktan yana, insani değerlerden, ahlaktan yana tavır takınan, dünyanın neresinde zulme uğrayan varsa; diline, inancına, derisinin rengine bakmadan, mazlumun yanında dimdik durduk.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bundan 13 yıl önce, ülkelerindeki çatışma ve terörden kaçan Suriyeli muhacirlere bu hassasiyetle gönüllerinin ve ülkenin kapılarını açtıklarını vurgulayarak, “Batılı ülkelerin sırtını döndüğü ve ölüme terk ettiği bu mazlumlara sadece insanlık adına, kardeşlik adına, Müslümanlık adına sahip çıktık. Muhalefet bunu anlayamadı ve anlayamaz” diye konuştu.
Kimi aydınların, gazetecilerin, medya mensuplarının bunu bir türlü kavrayamadığını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Yalnız bırakıldığımız, haksızca eleştirildiğimiz çok zaman oldu. Sığınmacıları siyaset ve seçim malzemesi olarak kullanacak kadar vicdanını kaybedenler oldu. 4 milyon Suriyeli kardeşimizi biz bu topraklarda misafir ettik. Ama CHP, ana muhalefet hep birlikte ne dediler, ‘Biz sizi gelir gelmez tekrar Suriye’ye göndereceğiz.’ Biz ne dedik, hayır, asla, biz ensarız ve bu muhacir kardeşlerimizi de göndermeyeceğiz. CHP eski Genel Başkanı’nın körüklediği nefret dalgasının asıl gayesinin ne olduğunu bugün daha net görebiliyoruz. Yere göğe sığdıramadıkları Baas rejiminin karanlık ve çirkin yüzü, hapishane denilen ölüm kamplarında şimdi tek tek ortaya çıkıyor.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunlara rağmen ne CHP’nin eski Genel Başkanı ne de Özgür Özel’in “Suriye krizi ve sığınmacılar” meselesinde bir öz eleştiri yapmadığını ve haklarına girdikleri insanlardan helallik dilemediklerini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Son ana kadar neden Esed denilen zalimin reklamını yaptıklarını, neden Esed’den medet umduklarını millete izah edemiyorlar. Suriyeli kardeşlerimizin Türk bayraklarıyla zaferlerini kutlamasından niçin rahatsız olduklarını söylemiyorlar? CHP yönetiminin Baas diktatörlüğüne bu kadar sempati beslemesinin sebebi nedir? Açıkçası milletimiz gibi biz de merak ediyoruz. Ne oldu Baas düşünce, CHP’nin hayalleri de mi suya düştü? Baas kaybedince otomatik olarak CHP de mi kaybetmiş oldu? Rahatsızlıkları nedir? Bunu açıklığa ve açığa kavuşturmalılar.
Sayın Özel, önceki gün sığınmacılarla ilgili yanlış mantık yürütmeyle de olsa, ilk defa doğru bir cümle kurdu. Sığınmacıların savaş yorgunu bir ülkeye dönüşlerinin zaman alacağını dolaylı bir şekilde ikrar etti. Sayın Özel’in bunu bize değil, hâlâ mülteci düşmanlığı yapan kendi belediye başkanlarına söylemesi gerekir. Sayın Özel, bu tespitini, Esed’in ölüm kamplarını gördüğü hâlde Suriyeli mazlumlara nefret kusan belediye başkanlarıyla paylaşmalıdır. Bunu yapmadıktan sonra sehven de olsa söylediği doğru sözlerin hiçbir kıymeti olmaz. Burada şunu açık ve net ifade etmek durumundayım; muhalefetin kışkırtmalarına rağmen Suriye krizinde ne kadar isabetli davrandığımızı hamdolsun bugün daha iyi görüyoruz. Suriyeli kardeşlerimizi ölüme göndermeyerek ne kadar büyük bir hayra vesile olduğumuzu evet bugün daha iyi anlıyoruz. Hem kardeşlik ve komşuluk görevimizi hakkıyla yerine getirdik, hem de insanlık sınavından alnımız ak, başımız dik bir şekilde çıktık.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün Türkiye’nin Şam Büyükelçiliği’ni faaliyete geçirdiklerine dikkati çekerek, “Suriye’nin yeniden imarı ve ayağa kaldırılmasında da tüm kesimleriyle Suriye halkının yanında olacağız. Bir kez daha ‘Erzurum’la birlikte muhacire ensar olan tüm vatandaşlarımdan Allah razı olsun’ diyorum. ‘Rabbim bizleri sıratı müstakimden ayırmasın’ diye dua ediyorum.” ifadelerini kullandı.
ERZURUM’DA GERÇEKLEŞTİRİLEN YATIRIMLAR
İşlerinin hizmet, güçlerinin millet olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, polemiğe, laf yarıştırmaya vakitlerinin olmadığını söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, laf üretmenin değil, taş üstüne taş koymanın derdinde olduklarını belirtti.
Muhalefet boş işlerle uğraşırken son 22 yılda Erzurum’a güncellenmiş değerle toplam 411 milyar liralık kamu yatırımı yaptıklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Öyle lafla bu işler yürümüyor” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, adalette 9,5 milyar, eğitimde 30 milyar, gençlik ve sporda 3 milyar, sosyal yardımlarda 82 milyar ve sağlıkta 17 milyar liralık eser ve hizmet kazandırdıklarını belirterek, çevre ve şehircilikte 54 milyar lira, ulaştırmada 107 milyar lira, tarım ve ormanda 26 milyar lira, sanayi ve teknolojide 4 milyar lira, enerjide kamu ve özel toplam 73 milyar lira, kültür ve turizmde 3,5 milyar lira, çalışma ve sosyal güvenlikte teşviklerle birlikte toplam 3 milyar lira değerinde yatırım yaptıklarını söyledi.
Erzurum’a ikinci bir devlet üniversitesi olan Erzurum Teknik Üniversitesi’ni kurduklarını ve içinde Erzurum Şehir Hastanesi’nin de yer aldığı toplam 2 bin 32 yataklı 24 hastane dâhil 107 adet sağlık tesisini inşa ettiklerini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, iki sağlık tesisinin inşası ile altı sağlık tesisinin plan, proje ve arsa sürecinin devam ettiğini kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, TOKİ vasıtasıyla 15 bin 219 konut uygulamasını hayata geçirdiklerini, bunlardan 12 bin 96 konutu tamamlayıp, hak sahiplerine teslim ettiklerini, 3 bin 123 konutun inşasının ise devam ettiğini anlattı.
13 millet bahçesinden 10’unu tamamlayıp kullanıma sunduklarını, diğerlerinin yapımının ise sürdüğünü bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, 19 kilometreden devralınan bölünmüş yol mesafesine 571 kilometre daha ilave ederek toplam 620 kilometreye ulaştırdıklarını kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Pirinkayalar Tüneli’ni tamamlayıp hizmete aldıklarını, Erzurum ayrımı İspir yolu ve güzergâhtaki Dallıkavak Tüneli ile Kırık Tüneli ve bağlantı yollarını, Aşkale Maden Yolu’nu, Olur-Ardanuç yolunu, Köprüköy-Hınıs ayrımı, Karayazı-Elmalıdere-Tutak yolunu ise 2025’te tamamlayacaklarını ifade etti.
Kop Dağı Tüneli ve Erzurum Aziziye ayrımı, Çat-Karlıova-Bingöl yolu ile güzergâhtaki Çirişli Tüneli’nin de 2026’da tamamlanacağını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, Palandöken lojistik merkezini şehrin yatırım hanesine yazdırdıklarını aktardı.
Erzincan-Erzurum-Kars hızlı tren projesinin etüt proje çalışmalarının devam ettiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Alvar Barajı ile çeşitli gölet ve sulama tesislerinden oluşan toplam 15 yatırıma ilişkin çalışmaların sürdüğünü vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu hizmetlerin artarak devam edeceğinin altını çizdi.
Konuşmasının sonunda “Erzurum bizim canımız, sevdamız. Burası bizim göz bebeğimiz. Erzurum’u hep birlikte büyütmeye, güçlendirmeye ve kalkındırmaya devam edeceğiz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti Erzurum il kongresinin başarılı geçmesi, Afyonkarahisar, Batman, Bartın, Bayburt, Çankırı ve Edirne il kongrelerinin de hayırlı olmasını diledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Somali Cumhurbaşkanı Mahmud ve Etiyopya Başbakanı Ali ile birlikte yaptığı açıklamada, “Somali ve Etiyopya’nın ülkemize duydukları güven neticesinde, bundan yaklaşık sekiz ay önce başlattığımız Ankara Süreci’nde önemli bir aşamaya geldik. Böylece, birtakım kırgınlıkları ve yanlış anlamaları beraberce aşmak suretiyle, Somali ve Etiyopya arasında barış ve iş birliğine dayalı yeni bir başlangıcın ilk adımını atmış olduk” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud ve Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed Ali ile görüşmesinin ardından, konuk liderlerle birlikte ortak basın toplantısı düzenleyerek, basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.
Konuklarını ve heyetlerini Türkiye’de ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek sözlerine başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Somali ve Etiyopya’nın Türkiye’ye duydukları güven neticesinde yaklaşık sekiz ay önce başlatılan Ankara Süreci’nde önemli bir aşamaya gelindiğini bildirdi.
“AFRİKA’NIN BU GÜZİDE KÖŞESİNDE BARIŞ VE İSTİKRARIN SAĞLANMASI TEMEL BEKLENTİMİZDİR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Böylece birtakım kırgınlıkları ve yanlış anlamaları beraberce aşmak suretiyle Somali ve Etiyopya arasında barış ve iş birliğine dayalı yeni bir başlangıcın ilk adımını atmış olduk. Ülkelerin egemenliği, birliği ve toprak bütünlüğünün sağlanmasına yönelik ilkesel tutumumuzun bir sembolü olarak, Afrika’nın bu güzide köşesinde barış ve istikrarın sağlanması temel beklentimizdir” ifadelerini kullandı.
Mayıs ayından itibaren tarafların rızasıyla dışişleri bakanlarının iki defa Ankara’da, bir kere de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu vesilesiyle Türkevi’nde bir araya geldiklerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Yüz yüze yapılan bu toplantıların yanı sıra birçok kez de telefon irtibatımız oldu. Tüm bu süreç boyunca tarafların hassasiyetlerini, önceliklerini ve beklentilerini dikkatle dinledik. Her iki ülkenin değerli katkılarıyla da bugün mutabık kaldığımız ortak bildiri metnini ortaya çıkardık. Bu ortak bildirileri, geçmişe değil geleceğe odaklanmakta, bizim için çok önem taşıyan bu iki dost ülkenin bundan sonra inşa edecekleri ilkeleri kayda geçirmektedir. Büyük özverilerle bu tarihî uzlaşıya vardıkları için değerli kardeşlerimi gönülden tebrik ediyor, kendilerine yapıcı tutumlarından dolayı teşekkür ediyorum.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Somali ve Etiyopya’nın bulunduğu bölgenin, geçmişte birçok haksızlığa uğramasına ve ciddi çatışmalara sahne olmasına rağmen tarihte parlak dönemler yaşamış ve insanlığa önemli katkılar yapmış bir coğrafya olduğuna işaret etti.
“BÖLGE İNSANININ HUZUR VE REFAHINI ARTTIRACAK PROJELERİ BERABERCE HAYATA GEÇİRECEĞİZ”
Bölge insanının zorlukların üstesinden gelme bilgeliğini hep gösterdiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biraz önce mutabık kalınan ortak bildirinin önümüzdeki dönemde karşılıklı saygı temelinde bölgede iş birliği, ekonomik kalkınma ve refah için sağlam temel oluşturacağına inanıyorum. Bu aynı zamanda devlet adamlarının gelecek nesillere karşı görev ve sorumluluğudur. Burada ilan ettiğimiz uzlaşı böylesi bir vizyonun ürünüdür. Bundan sonra atacağımız adımları birlikte kararlaştırıp, bölge insanının huzur ve refahını arttıracak projeleri beraberce hayata geçireceğiz” diye konuştu.
Somali Cumhurbaşkanı Mahmud ve Etiyopya Başbakanı Ahmed’e teşekkürlerini sunan Erdoğan, şunları kaydetti: “Özelikle Etiyopya’nın denize açılma talepleri doğrultusunda inşallah bugünkü yaptığımız ilk toplantıdan sonra bunun devamını da yapıp, denize açılma konusunda Şeyh Mahmud kardeşimin de gereken ilgi, alaka ile desteği vereceğine inanıyorum. Bu dünya hepimize yeter. Burada hep birlikte yerimizi muhakkak inşallah alacağız ve bunun adımlarını da beraber inşallah atacağız.”
Somali Cumhurbaşkanı Mahmud basın toplantısında yaptığı açıklamada; ülkesi ile Etiyopya arasındaki anlaşmazlığın çözülmesi konusunda sunduğu gayretler için Türkiye’ye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a teşekkür ederek, “Bir açıdan bu bir son çünkü bizim anlaşmazlıklarımıza bir son getiriyor. Son zamanlarda Etiyopya ve Somali iki komşu ülke” dedi.
İki ülkenin de ortak çıkarlara sahip olduğunu vurgulayan Somali Cumhurbaşkanı Mahmud, “Türkiye’nin gayretlerine müteşekkiriz. Somali, Etiyopya’nın gerçek dostu olacaktır, gelecekte ve önümüzdeki yıllarda da. Bu ilişkinin halklarımız için faydası olmalı. Bölgemize barış ve istikrar bizim için ve halklarımız için ilk öncelik” diye konuştu.
ETİYOPYA BAŞBAKANI AHMED: “CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN, İNİSİYATİF ALARAK GÖRÜŞMELERİ BAŞLATTI”
Etiyopya Başbakanı Ahmed de konuşmasında, Afrika Boynuzu bölgesinde barış ve istikrarın sağlanması için gösterdiği gayretlerden dolayı Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, hükûmetine ve Türkiye halkına teşekkürlerini sundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, inisiyatif alarak Etiyopya ve Somali arasındaki uzlaşma görüşmelerini başlattığını belirten Etiyopya Başbakanı Ahmed, tarafların geçmişte dışişleri bakanları düzeyinde görüşmeler yaptığını hatırlattı.
Etiyopya Başbakanı Ahmed, “Bu çabalar bugünkü toplantıya bizi getirdi ve liderler düzeyinde bu toplantıyı gerçekleştirdik” ifadesini kullanarak, geçen yıllar içinde taraflar arasında oluşan yanlış anlaşılmaları ele aldıklarını kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, basın toplantısının ardından araçlarına kadar eşlik ettiği Mahmud ve Ahmed’i Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nden uğurladı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kolaylaştırıcılığıyla Etiyopya Federal Demokratik Cumhuriyeti ve Somali Federal Cumhuriyeti’nin Ankara Bildirisi
Türkiye LPG Derneği Başkanı Eyüp Aratay, LPG’nin Türkiye’nin enerji arz güvenliği sepetinde sadece %3’lük bir paya sahip olduğunu belirterek, “Buna karşın krizler, depremler, savaşlar gibi konularda bu pay, özellikle afetin meydana geldiği coğrafyada %100’e ulaşıyor. Dolayısıyla varlığı çok kıymetli bir ürün olmanın yanında, aynı zamanda erişebilir, güvenilir ve sürdürülebilir yakıt olma konusunda da emsalsiz olan bir ürün. Örneğin, 2023’deki büyük depremlerde afetin ilk sabahında bölgedeki en önemli temel ihtiyaç maddesi LPG’ydi. O gün o LPG’yi bulabilmek için Türkiye genelinde herkes seferber olduk. Türkiye’nin 81 ilinde kar-kış demeden çalışan yaklaşık 6 bin bayimiz ile sürdürülebilir hizmet vermeye gayret ediyoruz” dedi.
Türkiye enerji piyasasının “En Büyük Aile Buluşması” olan ve bu yıl 14’üncüsü düzenlenen Türkiye Enerji Zirvesi’nde konuşan Türkiye LPG Derneği Başkanı Eyüp Aratay, sektörün durumuna, yaşanan sorunlara ve gündemlerindeki başlıklara ilişkin açıklamalarda bulundu.
“Otogazda LPG tüketiminde 2’nci, istasyon ve LPG’li araç sayısında dünya lideriyiz”
Türkiye’nin yıllık 4,4 milyon ton tüketim ile küresel LPG sektörünün önemli oyuncalarından biri olduğunu vurgulayan Eyüp Aratay, şunları kaydetti:
“Türkiye, küresel LPG piyasasında dünyanın sayılı pazarlarından bir tanesi. Özellikle yıllık 3,5 milyon tonu bulan otogaz tüketimi ile Rusya’nın ardından dünya genelinde otogazda en fazla LPG tüketin ülke olarak ikinci sırada yer alıyoruz. Bugün dünya genelinde 79 bin LPG istasyon bulunuyor. Bu LPG istasyonlarının yaklaşık 10 bin 700’ü bizim ülkemizde yer alıyor. Yine dünya genelindeki 27 milyon adet LPG’li aracın yaklaşık 5 milyonu ülkemizde bulunuyor. Türkiye olarak gerek istasyon gerekse de LPG’li araç sayısında dünyada ilk sırada yer alıyoruz.
Türkiye LPG pazarı 2023’ü yükselişle kapattı, bu sene ise düşüş var
Türkiye LPG pazarı 2023 yılında satış anlamında iyi bir sene geçirdi. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu- EPDK’nın 2023 LPG Sektörü verilerine göre, Türkiye’de geçen bir önceki yıla oranla tüplü LPG satışında %1,48, dökme LPG satışında %66,135 ve otogaz satışın da %13,59’luk bir artış yaşandı. Genel itibariyle de LPG satışları toplamda %13,90 oranında arttı.
2024 yılında ise Ağustos ayı itibariyle satışlarda bir düşüş var. EPDK’nın açıkladığı 2024 yılı Ağustos ayı LPG raporuna göre, satış rakamları bir önceki yılın aynı ayı ile karşılaştırıldığında, tüplü LPG satışında %5,80, dökme LPG satışında %37,34 ve otogaz satışında da %3,67’lik bir azalma var. Yine Ağustos ayında bir önceki yılın aynı ayına göre toplam LPG satışında ise %5,21 azalma olmuş. Bu yılın Ocak-Ağustos dönemine itibariyle de bir önceki yılın aynı dönemine göre toplam LPG satışlarında %6,81’lik düşüş var.
Yıl sonu için önümüzde hala önemli bir zaman dilimi var. Dağıtım şirketleri olarak her şartta Türkiye’nin 81 vilayetinde bayilerimizle birlikte kar-kış demeden kesintisiz bir şekilde müşterilerimize hizmet götürmeye devam ediyoruz. Bu hizmetimiz sırasında farklı nedenlerden dolayı açığa çıkan tüplerimiz oluyor ve bunların başka bir ticari faaliyet konu edilmemesi gerekiyor. Aksi takdirde bu durum, sektörümüze tüp tedariki konusunda zarar veriyor. Tüplerin takip edilmesine ilişkin karekod uygulaması konusunda ise sektörümüzün tüm paydaşlarıyla birlikte çalışıyor, çözüm üretmeye gayret ediyoruz.
Depremin sabahında bölgedeki en temel ihtiyaç LPG’ydi
Bugün Türkiye’nin enerji arz güvenliği altındaki sepette LPG sadece %3’lük bir paya sahiptir. Buna karşın krizler, depremler, savaşlar gibi konular gündeme geldiğinde, afetin yaşandığı o coğrafyada LPG %100’lük bir paya ulaşıyor. Diğer afetlerde de olduğu gibi Şubat 2023’teki büyük depremlerde daha afetin ilk sabahında bölgedeki en önemli temel ihtiyaç maddesi LPG’ydi. O gün deprem bölgesindeki insanlarımızın ihtiyacı olan LPG’yi bulabilmek için Türkiye genelinde bizler dahil herkes seferber oldu. Sektör olarak tüm zor şartlara rağmen tüplü LPG ve birlikte kullanabilecekleri ocak, katalitik soba gibi ürünlerle, depremin ilk saatleri itibari ile bölgedeki afetzedelerimizin yardımına koştuk. Ancak LPG’nin sadece afetlerde hatırlanacak bir ürün olmadığına inanıyoruz. Baktığımızda 2,1 milyon ton tüplü pazarı bugün 600 bin tona gelmiş durumda. Daralan pazarda yaşamaya gayret eden 6 bin bayi, bunların aileleri ve çalışanlarını da düşünürseniz yaklaşık 50 bin kişinin geçimini sağladığı bir pazardan bahsediyoruz. Sektörümüzün daha rantabl ve verimli kullanılabilmesi için gerekli destek ve düzenlemelerin yapılmasını talep ediyoruz. Çünkü LPG, varlığı çok kıymetli bir ürün olmasının yanında, aynı zamanda erişebilir, güvenilir ve sürdürülebilir yakıt olma konusunda da emsalsiz olan bir ürün.
LPG’nin diğer yakıtlar ile karbon ayak izinin karşılaştırılmasını yapacağız
Bununla birlikte Türkiye’nin karbon azaltma politikaları noktasında Sayın Cumhurbaşkanımızın da önümüze koyduğu 2053 karbon Nötr hedefi var. Türkiye’nin bu yolculuğunda özellikle otogaz sektörünün taşımacılık alanındaki kullanımı sayesinde karbon ayak izinin azaltılmasında alternatif olarak çok ciddi bir pay alacağına inanıyoruz. LPG ülkemizin bu hedeflere yolculuğunda çok önemli bir alternatif yakıt olarak görev üstelenebilir. Çünkü karbon sıfır hedefine giden yolda bir geçiş yakıtı olarak hala LPG’nin bir alternatifi yok. Ayrıca Türkiye LPG Derneği olarak LPG’nin ne kadar temiz olduğuna ilişkin de Boğaziçi Üniversitesi’nden hocalarımızla birlikte bir çalışma gerçekleştiriyoruz. Şu anda çalışmanın ikinci aşamasındayız. Bu çalışma ile LPG’nin diğer potansiyel yakıtlar ile karbon ayak izinin karşılaştırılmasını yapacağız. Tamamlandığında bunu matematiksel olarak da rakamsal olarak da açıklayabilecek boyuta geleceğiz.”
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Gerekli cookie, sayfa gezinmesi ve web sitesinin güvenli alanlarına erişim gibi temel işlevleri etkinleştirerek bir web sitesi kullanıma yardımcı olur. Web sitesi bu cookie olmadan düzgün çalışamaz.
Tercih cookies, bir web sitesinin, tercih ettiğiniz diliniz veya bulunduğunuz bölgeniz gibi, web sitesinin davrandığını veya görünüşünü değiştiren bilgileri hatırlamasını sağlar.
İstatistik
İstatistik cookies, web sitesi sahiplerinin anonim olarak bilgi toplayıp bildirerek ziyaretçilerin web siteleriyle nasıl etkileşimde bulunduğunu anlamalarına yardımcı olabilir.
Pazarlama
Pazarlama cookies, ziyaretçileri web sitelerinde izlemek için kullanılır. Amaç, bireysel kullanıcıya ilgi çekici ve böylece yayıncılar ve üçüncü taraf reklamverenler için daha değerli olan reklamları görüntülemektir.
Sınıflandırılmamış
Sınıflandırılmamış cookies, bireysel kurabiye sağlayıcıları ile birlikte sınıflandırma sürecinde olduğumuz cookies.