Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, “Salgının, uzun soluklu mücadeleyi gerektiren sağlık krizi olduğu gerçeği, artık inkârı mümkün olmayan bir vakıa olarak karşımızda durmaktadır. Bu durum, gelişmiş ülkeler dâhil tüm devletlerin, sağlık başta olmak üzere temel hizmet ve üretim altyapılarını giderek daha da zorlamaktadır. Türkiye olarak en büyük avantajımız, sağlıktan üretime kritik her alanda son 19 yılda gerçekten çok güçlü ve kapsayıcı bir altyapıyı kurmamızdır” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.
Toplantıda ele alınan konulara dair açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
“Aziz milletim, değerli basın mensupları; sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum.
Kabine toplantımızda sağlıktan dışişlerine, enerjiden adalete kadar ülkemizin ve milletimizin pek çok meselesini enine boyuna görüştük konuştuk. Türkiye salgınla mücadelesini dünyadaki gelişmeleri yakından takip ederek ve ön alıcı bir anlayışla başarıyla devam ettirmektedir.
İkinci yılının sonuna doğru yaklaştığımız salgın, yeni dalgalar ve yeni varyantlar hâlinde ilk dönemdeki öngörüleri aşarak insanlığı tehdit etmeyi sürdürüyor.
“SAĞLIK HİZMETLERİNDE HERHANGİ BİR KRİZE ASLA İZİN VERMEDİK”
Salgının uzun soluklu mücadeleyi gerektiren sağlık krizi olduğu gerçeği artık inkârı mümkün olmayan bir vaka olarak karşımızda durmaktadır. Bu durum gelişmiş ülkeler dâhil tüm devletlerin sağlık başta olmak üzere temel hizmet ve üretim altyapılarını giderek daha da zorlamaktadır. Kendi ülkelerini karalamak dışında bir iş bilmeyenler kafalarını kaldırıp dünyaya baksalar bu gerçeği görecekler.
Türkiye olarak en büyük avantajımız, sağlıktan üretime kritik her alanda son 19 yılda gerçekten çok güçlü ve kapsayıcı bir altyapıyı kurmamızdır. Bu sayede ülkeler maske ve koruyucu malzeme kavgası verirken biz rahatça ihtiyaçlarımızı karşılayabildik. Bu sayede üretim ve dağıtım zincirleri çöküp insanlar temel ihtiyaç maddelerine bile erişmekte güçlük çekerken, biz hiçbir sıkıntı yaşamadık. Bu sayede dünyadaki pek çok yerde devletlerle vatandaşları arasında güven bunalımları yaşanırken biz hedeflerimize doğru yürümeyi başardık. Sadece finans gücüyle böylesine büyük ve derin krizlerin aşılamayacağını büyük ekonomilere sahip ülkelerin durumu açıkça ortaya koyuyor.
Sonuçta ortaya çıkan tablo ülke ve millet olarak sahip bulunduğumuz potansiyeli siyasi ve ekonomik her alanda harekete geçirebilmemize imkân verecek bir zeminin varlığına işaret ediyor. Bir yandan salgınla mücadeleyi kesintisiz şekilde devam ettirirken, daha büyük bir azim ve kararlılıkla da işte bu fırsatları değerlendirmenin gayreti içindeyiz.
Sağlık hizmetlerinde herhangi bir krize asla izin vermedik, vermeyeceğiz. Vaka, hastaneye yatış, yoğun bakım ve vefat sayıları kontrol edebileceğimiz bir seviyededir, inşallah bunları daha da aşağıya çekeceğiz. Özellikle hastanelerde sunulan hizmetlerde elbette bazı aksaklıklar, gecikmeler yaşanabilmektedir, inşallah bunların önüne geçecek tedbirleri de en kısa sürede alacağız.
“YÜZ YÜZE EĞİTİM-ÖĞRETİM KESİNLİKLE DEVAM EDECEKTİR”
Sanayi üretiminde kesintiye meydan vermeyecek bir sistemi salgının ilk günlerinden itibaren kurmuştuk. Böylece ihracatımızı korumakla kalmadık çok daha ileriye taşıdık.
Salgın tedbirlerinin turizm ve ticarette yol açtığı sıkıntıları da normalleşme adımlarıyla büyük ölçüde geride bıraktık.
Belirli yaş grubunun üzerindeki herkesin, özellikle de ileri yaş grubundaki vatandaşlarımızın aşılarını olmaları veya tamamlamalarının salgının ağır sonuçlarının azaltılmasına katkıda bulunacağını tekrar hatırlatmak istiyorum.
Okullar açık mı kalacak, kapanacak mı tartışması da artık sona ermelidir. Okullardaki yüz yüze eğitim-öğretim kesinlikle devam edecektir.
Bu vesileyle Sağlık Bakanlığımıza 40 bin yeni sağlık personeli alınacağının müjdesini de milletimizle paylaşmak istiyorum. Salgını ülkemizin gündeminden tamamen çıkartana kadar mücadeleyi sürdüreceğiz.
Kapanma dönemlerinde verdiğimiz kapsamlı ve yerinde desteklerle ekonomik faaliyet yürüten aktörlerin ve dar gelirli vatandaşlarımızın telafi edilemez sorunlar yaşamalarının önüne geçtik.
ENERJİ FİYATLARI
Genç işsizliği önlemek için 251 organize sanayi bölgesinde açmayı taahhüt ettiğimiz mesleki eğitim merkezlerinden 87’sini faaliyete geçirdik. Hâlen hazırlıkları süren 164 mesleki eğitim merkezini de inşallah Ocak ayında açıyoruz. Böylece milletimize istihdamı artırma konusunda verdiğimiz bir taahhüdü daha yerine getirmiş oluyoruz.
Yatırım, üretim, ihracat ve istihdam odaklı ekonomi politikamızda bütçe disiplininden taviz vermeden ülkemizi büyütecek her adımı desteklemeye devam ediyoruz. Ülkemizin bu yıl yaklaşık yüzde 8 artış gösteren elektrik talebini yaptığımız yatırımlar ve aldığımız tedbirlerle herhangi bir sıkıntıya meydan vermeden karşıladık.
Ekranları başında bizi izleyen milletime özellikle sesleniyorum; Avrupa’da doğal gaz fiyatları 2020 yılı başındaki 115 dolar seviyesinden geçtiğimiz ay itibariyle 1100 dolar, hatta günlük piyasada 1500 dolar seviyesine kadar çıktı. Buna karşılık biz ülkemizdeki vatandaşlarımızın konutlarda tükettiği doğal gazı hâlen yaklaşık 150 dolardan veriyoruz. Rakamlar çok açık net ortada. Alış fiyatımıza göre baktığımızda ise doğal gazı hane halkına yüzde 76 indirimle vererek 50 milyar liralık bir sübvansiyon yaptığımızı söyleyebiliriz.
Aynı şekilde petrol fiyatları 2020 yılındaki 42 dolar seviyesinden 80 dolar seviyesine, kömür fiyatları 50 dolardan 270 dolar seviyesine kadar yükseldi. Eşelmobil sistemi ile alacağımızdan vergiden 60 milyar lirayı bulan bir fedakârlık yaparak akaryakıt fiyatlarını dengede tutmanın gayreti içinde olduk.
“KÜRESEL ENERJİ KRİZİNİ YÖNETMEYİ SÜRDÜRECEĞİZ”
Küresel düzeydeki tüm bu yükselişlere rağmen bu yıl elektriği maliyetinin neredeyse yarısı düzeyinde bir faturayla vatandaşlarımıza vererek 17 milyar liralık bir sübvansiyon yaptık. Böylece sadece 2021 yılı için vatandaşlarımızın cebinden toplamda 127 milyar liralık ilave bir meblağın çıkmasını önledik. Bir başka ifadeyle, her vatandaşımıza yıllık 1500 liranın üzerinde bir enerji desteği vermiş olduk. Önümüzdeki dönemde elektrik faturalarındaki -burası da çok önemli, altını özellikle çiziyorum- TRT payı ile Enerji Fonu kesintilerini de kaldırma kararı aldık. Hem enerji sektöründeki kurumların dengelerini bozmayacak, hem vatandaşlarımızı mağdur etmeyecek bir yaklaşımla bu küresel enerji krizini yönetmeyi sürdüreceğiz.
Finans tarafındaki dalgalanmaların da üretimi ve ihracatı artırarak cari açığımızı düşürdükçe durulacağına inanıyoruz. Bu bakımdan 2022 inşallah verdiğimiz emeklerin, yaptığımız fedakârlıkların, yürüttüğümüz mücadelelerin semeresini görmeye başlayacağımız bir yıl olacaktır.
Büyük ve güçlü Türkiye’nin inşası yolundaki son önemli imtihanımız olan 2023’ü de başarıyla geride bıraktığımızda, ülkemizin dünyanın siyasi ve ekonomik liginin en üstündeki yerini alışına hep birlikte şahitlik edeceğiz.
Aziz milletim; hep söylediğimiz gibi Türkiye’nin en büyük gücü milletimizin birliğidir, beraberliğidir, kardeşliğidir, azmi ve kararlılığıdır. Tabii bu gerçeği sadece biz görmüyoruz, muarızlarımız da durumun farkındalar. Son dönemde yalana, iftiraya, tehdide, çifte standarda dayalı senaryoların ürünü söz ve davranışların dışarıda ve içeride giderek artış göstermesinin sebebi işte bu fotoğraftır. Bugüne kadar terörden darbeye kadar nasıl hiçbir sinsi saldırının, alçak oyunun, kirli tuzağın bu gücü kırmasına müsaade etmediysek, Allah’ın izniyle önümüzdeki süreçte de aynı başarıyı göstereceğiz.
“DARBELER DEVRİNİ KAPATAN TÜRKİYE’NİN ÖNÜNÜ KESMEYE KİMSENİN GÜCÜ YETMEYECEKTİR”
Türkiye’yi diledikleri gibi yönlendirebilecekleri, itip kakabilecekleri, vaktini ve enerjisini çalabilecekleri müstemlekelerinden biri sananlar ile kendi ihtirasları uğruna onların değirmenine su taşıyanların heveslerini kursaklarında bırakmak bizim boynumuzun borcudur. Yönetim değişikliğiyle siyasi istikrarsızlıklar, altyapı, üretim ve istihdam odaklı atılımlarıyla ekonomik bağımlılık, 15 Temmuz destanıyla darbeler devrini kapatan Türkiye’nin önünü kesmeye kimsenin gücü yetmeyecektir.
Ülkemizi eser ve hizmet siyasetiyle 19 yılda bugünkü seviyesine nasıl biz getirmişsek, inşallah 2023 hedeflerine ulaştırmayı da gençlerimize 2053 vizyonunu emanet etmeyi de Rabbim bize nasip edecektir. Bunun için Cumhur İttifakı olarak Meclis’te, kabinedeki arkadaşlarımızla hükûmette gece-gündüz çalışıyoruz, mücadele veriyoruz. Ancak son dönemde bu ülkenin ikinci büyük partisi unvanını taşıyan bir siyasi teşekkülün millî güvenliğimize ve millî çıkarlarımıza yönelik ciddi bir tehdit hâline dönüşen tutarsızlıklarından derin endişe duyuyoruz. Geçtiğimiz hafta Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Suriye ve Irak’taki terör yuvalarına yönelik sınır ötesi harekâtlarına imkân veren Cumhurbaşkanlığı tezkeresi konusunda yaşanan tartışmalar bu endişelerimizi daha da artırmıştır.
TÜRKİYE’NİN SINIR ÖTESİ HAREKÂTLARI
Türkiye’nin sınır ötesi harekâtları siyaset üstü bir konudur. Geçmişte defalarca evet dedikleri bir tezkere metnine bu defa yabancı asker gibi cehaletin ötesinde ve vatana ihanet ithamı gibi zırvalık derecesine varan gerekçelerle saldıranların bir yerlerden işaret aldıkları anlaşılmaktadır. Şayet böyle değilse hiçbir partinin, hiçbir siyasetçinin kendisiyle bu derece çelişmeyi, bir millî güvenlik konusunu bu derece zelil üslupla tartışmayı göze alabileceğini sanmıyorum. Hâlbuki bu tezkereye karşı çıkmak, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ve güvenlik güçlerimizin kahramanca mücadelesi sayesinde bitme noktasına gelen terör örgütünün sınır ötesindeki unsurlarına can simidi atmak demektir. Yine bu tezkereye karşı çıkmak, Türkiye’nin güney sınırlarından kuşatılması projesinin yanında yer almak demektir. Daha önemlisi, bu tezkereye karşı çıkmak bölücü terör örgütünün siyasi uzantısının emrine girmek demektir. Çünkü ilk günden beri Meclis’te tezkerelere en şiddetli karşı çıkan, terör örgütünün şamar oğlanlığından öte bir değer taşımayan bu kesimdir. Türkiye’nin en eski ve hâlihazırda ikinci büyük partisinin işte bu örgüt kuklası yapı tarafından yönetildiğini, yönlendirildiğini görmekten Türk siyaseti adına gerçekten üzüntü duyuyoruz.
Son mahalli seçimlerde yapılan gizli-açık ortaklıklar ve pazarlıklarla kimi belediyelerdeki bazı birimlerin bu partinin yönetimine verildiğini zaten cümle âlem biliyor. Şimdi bu ortaklığın ülkenin millî güvenlik meselelerine kadar uzanmış olması artık konunun siyasi ittifakla izah edilemeyecek bir boyuta taşındığının işaretidir.
Tabii Meclis’te Irak ve Suriye tezkerelerine hayır demelerini yalan ve iftiralarla bezeli nutuklarla savunanların Yozgat’a gidince Kandil’i yakıp yıkmaktan söz etmeleri de bir başka omurgasızlık örneğidir. Nerede neyi konuşacaklarını da iyi biliyorlar. Kamu görevlilerini tehdit etmeyi alışkanlık hâline getiren, ancak kendi partisindeki hırsızlık, taciz, tecavüz hadiselerinin hepsinin de üstünü örten zehirli siyaset dilini en başta bu üslubu benimseyenler için tehlikeli buluyoruz.
Mecliste tezkereye hayır demekle kalmayıp egemenlik haklarımıza saygı göstermeyen büyükelçilere verilen tepkiye destek olmayan, daha vahimi Kanal İstanbul Projesini yabancı büyükelçilere şikâyet edecek kadar şuur kaybı yaşayan bu zihniyete milletimiz ülkenin kaderini asla emanet etmez. Bu tablo ister istemez aklımıza Ziya Paşa’nın, “En ummadığın keşf eder esrâr-ı derûnun, Sen herkesi kör, âlemi sersem mi sanırsın?” şeklindeki meşhur terkib-i bendini getiriyor.
Evet, milletimiz değerlerimize hakaret etmekten başka vasıfları olmayan, ağızlarından çıkan yalanların artık çetelesi dahi tutulamayan, her kritik durumda ülkesinin hasımlarının yanında saf tutan bu siyaset bezirgânlarının gerçek yüzünü gayet iyi biliyor. Türkiye geçmişte nasıl tek parti faşizmini yendi, iç ve dış vesayetin üstesinden geldiyse inşallah bu çarpık zihniyeti de tarihin tozlu raflarına kaldıracaktır.
Aziz milletim, bir siyasi partinin en üst düzey yöneticisi tarafından Bingöl’de şehit yakınına yapılan edepsizliği de aynı alçak zihniyetin farklı bir tezahürü olarak kabul ediyorum.
Önce isterseniz Bingöl’de yaşanan hadiseyi failinin geçmişteki yanlışlarından itibaren kim olduğundan başlayarak şöyle kısaca bir hatırlayalım.
“BU KİŞİNİN PARLAMENTO ÇATISI ALTINDA YERİNİN OLMAMASI LAZIM”
Evet, gördüğünüz gibi neresinden tutsanız rezillik, neresinden tutsanız terbiyesizlik, neresinden tutsanız saygısızlık, neresinden tutsanız alçaklık olan bir skandalla karşı karşıyayız. Kardeşinin gencecik bedeni PKK terör örgütü tarafından paramparça edilen bir şehit yakınının feryadını onun namusuna, şimdi açıyorum bacısına en ağır hakaretleri, küfürleri yaparak bastırmaya çalışmak her şeyi bir kenara bıraktık, insanlığa sığmaz. Üstelik bu kişi ve avenesi önce yapılan rezilliği inkâr etmeye, hatta şehit yakınını suçlamaya çalıştılar, sonra her şey belgesiyle ortaya konunca kabul etmek zorunda kaldılar. Şehitlik makamının değerini kavrayamamış olmanın ötesinde, insanlıktan da nasibini almamış bu siyasetçi müsveddesinin milletvekili sıfatına da o kutlu çatının altında bir dakika bile durmaya hakkı yoktur. Partinin Grup Başkanvekilliğinden veya Genel Başkan Yardımcılığından ayrılması bu iş için bir çıkış yolu değildir. Artık sözde milletvekili olan bu kişinin Parlamento çatısı altında yerinin olmaması lazım. Kaldı ki, başında bir bayan Genel Başkanın olduğu bu partide bir şehidimizin bacısına küfür edilmesi karşısında Genel Başkan Bayanın buna tahammül etmemesi ve kesinlikle bu zatı partisinden ihraç etmesi gerekir, duruş bu olması gerekir. Ama ne yazık ki neymiş? İşte Başkan Yardımcılığından ihraç etmişler. Kimi aldatıyorsunuz ya, kimi kandırıyorsunuz? Al birini vur öbürüne. Geçmişi benzer pek edepsizliklerle dolu bu siyasetçi müsveddesini ısrarla el üstünde tutanların sorumluluğu buradaki görüntünün failinden daha az değildir.
Sadece bir kamu bankası olan Ziraat Bankasına 36 milyon dolar şu an da borcu olan ve henüz bu borcu temizleyememiş olan bu kişi, aynı zamanda Kocaeli’nde biliyorsunuz yine devlete ait arazileri işgal etmiş ve bu işgal sebebiyle de çok ciddi orada sıkıntılar yaşanmıştı.
Bizim inancımızda ve kültürümüzde her birimizin annesi, bacısı, eşi, kız evladı herhangi bir birey olmanın ötesinde değere ve dokunulmazlığa sahiptir. İYİ Parti’nin başındaki hanımefendi şehitlik makamına, şehit yakınına millî ve manevi değerlerimize kıymet vermiyorsa, hiç değilse kendi cinsiyetinden birisine yönelik bu ağır hakarete tepki göstermelidir.
Şimdi buradan kadın STK’lara sesleniyorum, peki ey kadın STK’lar siz ne iş yapıyorsunuz? İlla sizin örgütünüze ait bir bayana, bir kadına küfür edilirse, hakaret edilirse o zaman mı ayağa kalkacaksınız? Bir şehidimizin bacısına küfür edildiği zaman, hakaret edildiği zaman niçin sokaklara dökülmüyorsunuz? Neden bunun hesabını sormak için yollara çıkmıyorsunuz? İlgili, ilgisiz her konuda kadın hakları diyerek ortalığı birbirine katanların, şehidimizin kız kardeşine yönelik bu iğrenç saldırı karşısında derin bir sessizliğe gömülmelerini de hafıza kayıtlarımıza nakşediyoruz.
“ŞEHİDİMİZİN BACISINA YAPILAN BU SALDIRIYI ACABA SİZ NEREYE KADAR GÖRMEZLİKTEN GELECEKSİNİZ?”
Ana muhalefetin başı daha şurada iki gün önce yaptığı açıklamalarda kadın haklarından bahsediyordu, kadına şiddetten bahsediyordu, kadınlarımıza yönelik hakaretlerden bahsediyordu. Ama muhalefetin başı, bu nedir bu? Şehidimizin bacısına yapılan bu saldırıyı acaba siz nereye kadar görmezlikten geleceksiniz? Hani sen kadın haklarını savunuyordun? Meclis’te aynı renk ve aynı sloganlarla bezeli maskeler takan sözde genel başkanlar, sözde siyasetçiler, sözde sivil toplum kuruluşu temsilcileri vardı. Bunların hiçbiri de şehit yakınına hakaret eden bu rezil şahsın terbiyesizliğine karşı derhal harekete geçmemekle aslında amaçlarının başka olduğunu göstermişlerdir. Her kim bu ülkede bir daha İstanbul Sözleşmesi diye başlayan bir cümle kurarsa, ona en başta ve en çok kendi adlarını sapkın ideolojik ajandaları uğruna istismar ettiği için kadınlarımız tepki göstermelidir.
Yine bu konuda sürekli kadınların şehit yakınlarının, gazilerin haklarıyla ilgili esip gürleyen CHP tarafında bıraktık genel başkanı, herhangi bir seviyede tepki gösterilmemesi arka planındaki kirli pazarlıkların ispatıdır. Buldukları her fırsatta şehit yakınlarını ve gazileri tahrik eden, adını istismar etmekten başka kadına faydası dokunmayan zihniyetin asıl yüzü Bingöl’deki hadise ile bir kez daha ortaya çıkmıştır. Hayatları boyunca milletin hayrına tek bir iş yaptıkları ülkeye herhangi bir eser ve hizmet kazandırdıkları görülmemiş olanların kendi akıllarınca iktidar hevesine kapılmakla bile ne derece nobran, ne derece küstah, ne derece terbiyesiz hâle görebildiklerini hep birlikte takip ediyoruz.
Rabbim ülkemizi ve milletimizi bu çirkin ve alçak zihniyetin şerrinden muhafaza eylesin diyorum. Bingöl’deki edepsizliğin sonuna kadar takipçisi olacak, bu şansın milletvekilliğinin sonlandırılması dâhil en ağır bedelleri ödemesi için siyasi ve hukuki tüm imkânları kullanacağız.
Lafa gelince milliyetçiliği kimseye bırakmayanların, hatta kurdukları ittifaka millet adını verenlerin aslında millete nasıl baktıkları bu tür örneklerle açıkça ortaya çıkmaktadır. PKK terör örgütünü nasıl sınırlarımız içinde bitirme noktasına getirdiysek, nasıl sınırlarımız dışında peşini bırakmıyorsak, örgütün siyasi uzantılarını ve onlarla aynı çuvala girenleri de milletimize ifşa etmeyi sürdüreceğiz.
Bu kirli ittifakı kuranların hesabı edemedikleri bir şey var, o da milletimizin güçlü irfanı ve engin dirayeti ile her türlü oyunu çözme, her türlü tuzağı bozma ferasetine sahip olduğudur. Biz çok partili siyasi hayatımızın her döneminde olduğu gibi, yakın tarihte Gezi olaylarında, FETÖ’nün darbe girişimlerinde, PKK ve DEAŞ saldırılarında, güney sınırlarımızın kuşatılması projelerinde sayısız örneğini gördüğümüz bu kutlu iradeye hep tabi olduk, olmaya devam edeceğiz.
“AZERBAYCANLI KARDEŞLERİMİZİ GÜÇLÜ ŞEKİLDE DESTEKLEDİK”
Aziz milletim, bugün Azerbaycan’ın Karabağ’ı ve işgal altındaki topraklarını 44 günlük şanlı bir savaşın ardından kurtardığı zaferin birinci yıl dönümüdür. Uluslararası toplumun gözü önünde yaklaşık 30 yıl süren bu işgali bitiren zaferi için, Cumhurbaşkanı kardeşim Aliyev başta olmak üzere, tüm Azerbaycanlı kardeşlerimizi bir kez daha tebrik ediyoruz. Karabağ’ın ve Azerbaycan topraklarının haksız, hukuksuz, ahlaksız işgali karşısında 30 yıl boyunca susanlar bölgede dökülen kanların ve yaşanan trajedilerin baş sorumlusudur.
Bilindiği gibi Azerbaycan’ın zaferiyle sonuçlanan savaşta 27 Eylül’de Ermenistan’ın saldırısı ile başlamıştı. İşgal yılları boyunca bilinçli olarak silahlandırılan ve cesaretlendirilir Ermenistan daha önce de ciddi ateşkes ihlalleri yapmıştı. Bu defa Türkiye olarak vatanlarını savunmak ve işgal altındaki topraklarını kurtarmak için mücadele eden Azerbaycanlı kardeşlerimizi çok daha güçlü şekilde destekledik. Çatışmalar devam ederken çeşitli ülkelerin girişimleri ile ilan edilen tüm ateşkesleri bozan Ermenistan, Azerbaycanlı kardeşlerimizin cesareti ve kahramanlığı sayesinde ağır bir yenilgiye uğramışlardır. Dünyanın son dönemde gördüğü bu en büyük zaferin kazanılmasında emeği geçen herkesi tebrik ediyor, Allah’tan şehitlerimize rahmet, gazilerimize hayırlı, sağlıklı ömürler diliyorum.
Zaferin ardından Azerbaycan işgalden kurtardığı topraklarındaki 30 yıllık acının ve ihmalin izlerini silmek için hızlı bir imar seferberliği başlatmıştır. Son olarak Fuzuli’de inşa edilen uluslararası havalimanının açılışı vesilesiyle Azerbaycanlı kardeşlerimizin imar ve inşa faaliyetlerinde de yanlarında olduğumuzu gösterdik. Aynı şekilde mayınlı arazilerin temizlenerek yeniden tarıma ve ekonomiye kazandırılması çalışmalarında da Azerbaycanlı kardeşlerimize destek veriyoruz.
Yine Zengezur Koridoru başta olmak üzere yapılan anlaşmadan kaynaklanan haklarını almaları konusunda da her platformda Azerbaycanlı kardeşlerimizin yanında yer almayı sürdüreceğiz.
“YENİ KÜRESEL SİSTEMDE KAFKASYA’NIN STRATEJİK ÖNEMİ DAHA DA ARTACAKTIR”
Karabağ ve işgal altındaki Azerbaycan topraklarının kurutuluşu Kafkasya’da yeni bir dönemin miladı olacak kadar önemlidir. Öyle ki, bu yeni dönem Ermenistan’ı da yıllardır kendini içine hapsettiği cendereden çıkartabilecek fırsat sunmaktadır. Bizim ülkemize ve milletimize doğrudan husumet yöneltmediği sürece kimseyle çözülemeyecek bir sorunumuz yoktur.
Dünyanın siyasi ve ekonomik bakımından en mümbit bölgesi olan Kafkasya’nın sahip olduğu insani ve ekonomik zenginliklerin burada yaşayan herkesin huzuru ve refahı için kullanılmasını istiyoruz. Yeni küresel sistemde Kafkasya’nın stratejik önemi daha da artacaktır. Kadim tarihî ve kültürel ilişkilere sahip bulunduğumuz bu coğrafyanın aydınlık geleceği için Türkiye olarak üzerimize düşeni yapmakta kararlıyız.
Cuma günü İstanbul’da toplanacak Türk Konseyi’nde diğer kardeş ülkelerle birlikte ortak geleceğimizi enine boyuna konuşacağız. Konseyin kurumsal kapasitesinin misyonuna uygun şekilde güçlendirilmesi başta olmak üzere, üye ve gözlemci ülkelerle hemen her konuda mutabık olduğumuzu görmekten memnuniyet duyuyoruz.
Aziz milletim; Cumhuriyetimizin kuruluşunun 98. yıl dönümünü ülkemize, Cumhuriyetimize yakışır eserler kazandırarak kutladık. Önce 28 Ekim’de Ankara’daki eski hipodrom alanında inşa ettiğimiz Başkent Millet Bahçesini hizmete açtık. Gerçekten de Başkentimize yakışır bir eser olan bu millet bahçesi şimdiden Ankaralıların en çok ziyaret ettikleri yerler arasına girmiştir. Cumhur İttifakı olarak Sayın Devlet Bahçeli Beyle birlikte bu açılışı yaptık ve tüm Ankaralıların hizmetine sunduk.
Cumhuriyet Bayramı günü olan 29 Ekim’de ise İstanbul’da yeni Atatürk Kültür Merkezimizin açılışını yine Devlet Beyle ve çok geniş katılımlı bir şekilde unutulmayacak bir törenle gerçekleştirdik. Aynı gün şimdiden bir marka hâline dönüşen Beyoğlu Kültür Yolu Festivalini de başlattık.
Bünyesinde pek çok kültür biriminin yer aldığı Ümraniye Hekimbaşı Devlet Bahçesi de geçtiğimiz hafta hizmete açtığımız eserlerden biri. Görüldüğü gibi Türkiye’nin diğer hizmet başlıklarıyla birlikte çevre, kültür, sanat alanlarında da hak ettiği yere varması için samimi gayret gösteriyoruz.
İktidara geldiğimiz günden beri gönlümüzün istediği seviyede mesafe kat edememiş olsak da kültür tasavvurumuzu doğru bir çerçeveye oturtmak için pek çok adım attık. Kültürel faaliyetlere verilen destekleri artırdık. Ülkenin dört bir yanında sanat ve kültür merkezleri açtık. Hem merkezi yönetim, hem de yerel yönetimler düzeyinde sanatçılarımıza sahip çıktık. Türk müziği hakkında bilimsel çalışmalar yapılması ve dünya çapında sanatçı yetiştirilmesi için Cumhuriyet tarihinde ilk defa bir müzik üniversitesini Ankara’mızda kurduk. İstanbul’da da ilk, orta, lise şeklide yine bir müzik okulunun açılışını yaptık. Biz elbette kültür ve sanatın önünü açmak için her tür desteği vermeye devam edeceğiz. Fakat bu toprakların ve insanımızın muazzam birikimini yaşatacak ve yarınlara taşıyacak olanlar kültür ve sanat insanlarımızdır. Bu anlayışla iktidarlarımız boyunca biz çağdaşlık adına geleneğin yok sayılmasını da, gelenek adına çağın gerçeklerine göz kapatılmasını da ret ettik.
Geleneğimizin ortaya koyduğu büyük birikimi çağın diliyle yeniden ve yeni biçimlerle ifade etmenin mümkün olduğuna inanıyoruz. Nitekim Türkçede gelenek kelimesi gelen ek demektir. Bir başka ifadeyle, bize ulaşanı yeni şeyler ekleyerek geleceğe taşıdığımızda gelenek tarih olmaktan çıkarak yaşayan ve dinamik bir gövde hâline gelir. Bu bakımdan şairlerimize, yazarlarımıza, müzisyenlerimize, ressamlarımıza, hattatlarımıza, oyuncularımıza, yönetmenlerimize, mimarlarımıza tarihî görevler düşüyor.
Kültür, sanat insanlarımızdan, Avrupa, Amerika merkezciliğin empoze ettiği sahte hiyerarşileri bir kenara bırakarak daha adil, daha zengin, daha çoğulcu, daha kucaklayıcı bir kültür, sanat iklimi oluşturmalarını bekliyoruz. Bunun için de Anadolu irfanının tertemiz nefesini ve sıcak ruhunu insanımıza ve dünyaya yeniden hissettirecek kültür ve sanat insanlarımıza ihtiyacımız var.
Ayakları Anadolu topraklarına basan ve ufku tüm dünyayı kuşatan bir sanat ve kültür tasavvuruyla bize yeni ufuklar açan, yeni hedefler gösteren, yeni duygular yaşatan kültür ve sanat insanlarının arayışı içindeyiz. Eskinin eski olduğu için kötülenmediği, yeninin de sadece yeni olduğu için kutsanmadığı bir anlayışla geçmişten bugüne ve yarına uzanan bir yürüyüşe öncülük eden kültür ve sanat insanları bekliyoruz.
Dilimizle, coğrafyamızla, şiirimizle, müziğimizle, mimarimizle, kısacası bizi biz yapan medeniyet değerlerimizle bu imkân ve kabiliyete sahibiz.
“YENİ, ÜRETKEN VE ÇOK BOYUTLU ESERLERE İMZA ATABİLECEK DURUMDAYIZ”
Doğuyla batının, gelenek ile modernliğin, güçlü ve şanlı bir tarihle dinamik bir bugünün kesişme noktasında, yeni, üretken ve çok boyutlu eserlere imza atabilecek durumdayız.
Ne kendi sesimizden vazgeçeriz, ne de başkalarının sesine kulağımızı kapatırız. Ne kendi ışığımızın sönmesine izin veririz, ne de başkalarının ışığına gözümüzü kapatırız. Ne kendi dilimizden vazgeçeriz, ne de başkalarının konuşmasına engel oluruz. Bunu yaparken kendimiz olarak, kendimiz kalarak ve kendimizi sürekli yenileyerek tıpkı ecdat gibi bir ışık olur ve dünyayı aydınlatırız.
Hoca Ahmet Yesevi, Yunus, Mevlana, Hacı Bektaş-ı Veli gibi ruhlarımızı tezyin ederek insanın özündeki güzelliği ortaya çıkartmak için çalışırız.
Mimar Sinan, Matrakçı Nasuh, Kazasker Mustafa İzzet, Itri, Dede Efendi, Tamburi Cemil Bey gibi büyük sanatkârlarımızın çağrısına kulak verir ve dünyayı güzelleştirmeye gayret ederiz.
Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal, Âşık Veysel, Neşet Ertaş gibi gönül ustalarımızın kalpten kalbe kurduğu yolları birleştirir ve insan olmanın manasını idrak etmeye çalışırız.
Mehmet Akif, Necip Fazıl, Nazım Hikmet, Yahya Kemal gibi şairlerin zengin dünyalarından aldığımız güç ve ilhamla yürüyüşümüze hız katarız.
CUMHURBAŞKANLIĞI 2021 KÜLTÜR VE SANAT BÜYÜK ÖDÜLLERİ
Bizler bu büyük hazinenin kapısında tembel tembel oturan insanlar değiliz, olmayız, olamayız. Yapmamız gereken, önce bu hazinenin kıymetini bilmek, sonra da yeni eserlerle onu zenginleştirmektir. Geçtiğimiz 19 yılda kültür, sanat alanında attığımız her adımı bu hissiyatla hayata geçirdik. Cumhurbaşkanlığı bünyesinde verdiğimiz kültür, sanat ödüllerini de aynı yaklaşımla belirliyoruz.
Bu vesileyle, Cumhurbaşkanlığı 2021 Kültür ve Sanat Büyük Ödüllerini takdim edeceğimiz isimleri de şu an açıklamak istiyorum:
Bilim-kültür alanında Teoman Duralı,
Müzik alanında İdil Biret,
Görsel sanatlar alanında Alev Ebüzziya,
Sinema alanında Cüneyt Arkın,
Edebiyat alanında Gürbüz Azak,
Kaligrafi alanında Etem Çalışkan,
Sahaflık alanında İbrahim Manav,
Vefa ödülü alanında Kemal Tahir.
Evet, önümüzdeki ay ödüllerini takdim edeceğimiz bu kıymetli kültür, sanat insanlarımızı şahsım, milletim adına tebrik ediyoruz.
Bu duygularla bir kez daha hepinize sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum, kalın sağlıcakla.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2024 yılı ihracat rakamlarının açıklanması programında yaptığı konuşmada, “Yılın tamamında ihracat rakamlarında Cumhuriyet tarihinin rekoruna imza attık. 2024 yılı mal ihracatımız, 2023 yılına göre yüzde 2,5 oranında artarak 262 milyar dolara çıktı” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ticaret Bakanlığı ve Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) iş birliği ile Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen 2024 yılı ihracat rakamlarının açıklanması programına katıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, programdaki konuşmasında, katılımcıları selamlarken iş dünyasının, Türk milletinin, dost ve kardeş halkların yeni yılını tebrik etti.
Katılımcıların 1 Ocak itibarıyla başlayan üç aylarını da tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Rabb’im bizleri Ramazan-ı Şerif’e de sağlık ve afiyetle kavuştursun diyorum” ifadesini kullandı.
“GAZZE MEZALİMİ İÇİMİZDE BÜYÜK BİR YARA OLARAK 2024 SENESİ BOYUNCA DA KANAMAYA DEVAM ETTİ”
Gazze ve Lübnan başta olmak üzere Türkiye’nin yakın çevresinde savaşların, katliamların ve çatışmaların eksik olmadığı zorlu bir yılın geride bırakıldığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Tüm dünyanın gözleri önünde 15 aydır devam eden ve 50 bin masumun hayatına mal olan Gazze mezalimi içimizde büyük bir yara olarak 2024 senesi boyunca da kanamaya devam etti. 2024’ün son haftalarında Suriye’ye doğan özgürlük ve adalet güneşinin 2025 senesinde savaş uçaklarının kararttığı Gazze semalarında da sökün etmesini yürekten temenni ediyoruz. Suriye’de 13 yıl boyunca olduğu gibi 7 Ekim 2023’ten beri maruz kaldıkları zulüm karşısında Filistinli kardeşlerimizi de yalnız bırakmadık. Çeşitli kanallardan gönderdiğimiz 100 bin tonluk insani yardımla Gazzeli mazlumların yükünü bir nebze olsun hafifletmeye çalıştık. Filistin devletinin daha fazla ülke tarafından tanınması için diplomatik alanda yürütülen tüm çabalara hem destek verdik hem de öncülük ettik. İsrail’le ticari işlemleri tamamen durduran tek ülke yine Türkiye olmuştur.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ayrıca Filistin Serbest Ticaret Anlaşması’nı genişletme müzakerelerini tamamlayarak hem Filistin halkının alınan karardan zarar görmemesini temin ettiklerini hem de kendilerine ilave katkılarda bulunduklarını kaydetti.
Kış mevsiminin bastırmasıyla insani felaketin ağırlaştığı Gazze’de tek bir masumun daha hayattan kopartılmasına tahammülleri olmadığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Bu anlayışla katliamların bir an önce durması ve kalıcı barışa giden yolun önünün açılması için yoğun gayret sarf ediyoruz. İnşallah önümüzdeki dönemde çok yönlü yürüttüğümüz bu çabalarımızın müspet sonuçlarını görmeyi ümit ediyoruz. Filistin halkıyla dayanışma adına hükûmetimizin aldığı bu karara destek veren iş dünyamızın tüm temsilcilerine bir kez daha şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum. İçeriden ve dışarıdan gelen bütün eleştirilere rağmen nasıl Suriye’de haklı çıkan biz olduysak Gazze krizinde de tarih haklılığımızı teyit edecek, Türkiye’nin adaletten, barıştan ve merhametten yana olan tavrının isabetli olduğunu görecektir. Allah’ın izniyle bundan en küçük bir şüphe duymadık ve duymuyoruz.”
“ENFLASYONLA MÜCADELE DÜNYADA GEÇEN YILA DAMGASINI VURDU”
Her yıl, bir önceki yılın dış ticaret rakamlarını değerlendirmenin iktidarlarının âdeta bir geleneği hâline geldiğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Karnemizi önümüze koyduğumuz, başarılarımızın ve eksiklerimizin muhasebesini yaptığımız bu toplantılarımıza büyük önem veriyoruz. Bunu, aynı zamanda halka hesap verme prensibimizin asli bir unsuru olarak görüyoruz. Bu gelenek inşallah bundan sonra da devam edecek” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, her yıl artan dış ticaret rakamlarının bir tarafında hükûmetin, diğer tarafında özel sektörün bulunduğunu belirterek fedakârca çalışarak Türk ürünlerini dünyanın dört bir yanına ulaştıran ihracatçıları ve iş dünyasının elçilerini tebrik etti.
“BÖLGEMİZDE YAŞANAN BÜTÜN ZORLUKLARA RAĞMEN TÜRKİYE HEDEFLERİNE DOĞRU EMİN ADIMLARLA İLERLEMEKTEDİR”
2024 yılında Türkiye’nin dış ticaret alanında yakaladığı ivmeyi tüm yönleriyle inceleyeceklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Dış ticaret rakamlarının objektif değerlendirmesini yaparken şu noktanın gözden ırak tutulmaması gerektiği kanaatindeyim. Türkiye olarak özellikle bölgesel gelişmeler bağlamında belirsizliklerle dolu son derece sancılı ve sarsıntılı bir yıl geçirdik. Karadeniz’den komşularımız olan Rusya-Ukrayna arasındaki savaş, kimi zaman çok tehlikeli boyutlara vararak 2024 yılında da devam etti. Koronavirüs sürecinde geçici denilerek devreye alınan korumacı tedbirler maalesef geçen yıl da küresel ticareti olumsuz etkilemeyi sürdürdü. Tüketim, üretim ve enflasyon gibi temel ekonomik göstergelerde salgınla beraber başlayan bozulmanın üstesinden henüz gelinemedi. Jeopolitik gerilimler, siyasi çalkantılar ve henüz tam istenilen seviyelere gelinemeyen enflasyonla mücadele dünyada geçen yıla damgasını vurdu.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2025 senesinde nispeten daha iyi bir yıl beklenildiğini, 2025’te küresel iktisadi faaliyetin toparlanmakla birlikte salgın öncesi ortalamalarının altında seyredeceğinin anlaşıldığını vurgulayarak, OECD’nin tahminlerine göre dünya ekonomisinin 2024 yılını yüzde 3,2’lik büyümeyle kapatacağının, 2025 yılında ise yüzde 3,3’lük bir büyüme oranına ulaşacağının öngörüldüğüne değindi.
ABD ekonomisinin sırasıyla yüzde 2,8 ve yüzde 2,2 oranında, Avro Bölgesi’nin ise yüzde 0,8 ve yüzde 1,2 oranında büyümesinin beklendiğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “En büyük ticaret ortağımız olan Almanya’daki olumsuz görünümün bizim açımızdan Avro Bölgesi için önemli bir risk unsuru teşkil etmektedir. Ama kendimize yeni pazarlar, yeni ticaret ortakları bularak inşallah bu riski de minimize etmeye çalışacağız. Genel tabloya baktığımızda, şunu net bir şekilde görebiliyoruz. Küresel mal ve hizmet ticareti 2025 yılı için olumlu sinyaller vermesine karşın çözüme kavuşturulamayan sıcak çatışmalar ve jeopolitik gerilimler sebebiyle daha tedbirli, temkinli hareket etmemizi elzem kılmaktadır.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, küresel ekonomide ve bölgede yaşanan bütün bu zorluklara rağmen Türkiye’nin hedeflerine doğru emin adımlarla ilerlediğini belirtti.
“İSTİHDAM SON BİR YILDA 1 MİLYON 31 BİN KİŞİ ARTTI”
Yatırım, istihdam, üretim ve ihracat odaklı büyüme stratejisiyle yeni başarı hikâyeleri yazmaya devam edeceklerini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu verileri paylaştı: “2024 yılının üçüncü çeyreğinde yüzde 2,1 oranında büyüme kaydeden ekonomimiz tam 17 çeyrektir, kesintisiz büyüyor. Böylece yılın ilk 9 ayında yüzde 3,2 oranında büyüme oranına ulaştık. 2023 yılında 1 trilyon 130 milyar dolar olan ekonomimiz 2024 yılının üçüncü çeyreğinde yıllıklandırılmış olarak 1 trilyon 260 milyar doları buldu. 2023 yılında 13 bin 243 dolar olan kişi başına gelirimizin 2024 yılında 15 bin doları aşmasını, 2025 yılında ise 17 bin dolar seviyesinin üzerine çıkmasını bekliyoruz; nereden nereye. 2025 yılı için net ihracat ve sabit sermaye yatırımlarının da desteğiyle yüzde 4 büyüme oranına ulaşmayı hedefliyoruz. Üretimin güçlü etkilerinin son açıklanan istihdam verilerine de yansıdığını memnuniyetle ifade etmek isterim. İstihdam son bir yılda 1 milyon 31 bin kişi arttı. İstihdam edilenlerin sayısı 2024 yılı ekim ayında 32 milyon 970 bin kişiye ulaşarak tarihin en yüksek seviyesini gördü. Ocak-Ekim 2024 döneminde, işsizlik oranımız ortalama yüzde 8,8 oranıyla son 23 yılın en düşük düzeyine inmiştir. Erkeklerde yüzde 6,6 ile yine işsizlikte tarihimizin en iyi oranını yakaladık.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2023 yılı haziran ayında başlayan ve enflasyonla mücadelede sağlam bir zemin oluşturmayı amaçlayan geçiş sürecinin 2024 yılı haziran ayı itibarıyla sona erdiğini, ikinci aşama olan dezenflasyon sürecinin başladığını dile getirdi.
“2025 YILINDA DA ENFLASYON ORANIMIZ İLAN EDİLEN SEVİYELERDE GERÇEKLEŞECEK”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu sabah TÜİK tarafından açıklanan 2024 yılına ait enflasyon verilerinin uyguladıkları politikaların doğruluğunu teyit ettiğini belirterek, “Enflasyon aralıkta aylık bazda yüzde 1,03 olurken yıllık bazda yüzde 44,38’e gerilemiştir. Yıllık enflasyon 2023 sonuna göre 20 puan, 2024 Mayıs ayındaki zirve seviyesine göre 31 puan düşmüştür. 2025 yılında da enflasyon oranımız orta vadeli programla ve enflasyon raporunda ilan edilen seviyelerle uyumlu şekilde gerçekleşecektir. Bu umut verici gelişmelerin arkası inşallah gelecek” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, piyasaların hükûmete, politikalara, ekonomi programına ve tüm bunlarla birlikte Türk ekonomisinin güçlü potansiyeline güvendiğini vurguladı.
Bu konuda ihracatçıların desteğinin çok kıymetli olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gerek ihracatımızı hedeflerimizle uyumlu bir şekilde artırmaya gerekse enflasyonu tekrar tek haneli rakamlara düşürmeye katkıda bulunmak için iş dünyamızın tüm paydaşlarından samimi destek bekliyoruz” diye konuştu.
“İHRACATÇILARIMIZIN MESELELERİYLE İLGİLENDİK”
Türkiye’yi çok farklı seviyeye taşıdıklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ihracatçılar ve iş insanlarıyla yüzlerce seyahate çıkıp dünyayı adeta karış karış dolaştıklarını dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gittikleri her yerde Türkiye’nin potansiyelini, gücünü ve imkânlarını devlet adamlarına ve iş dünyasının temsilcilerine birlikte anlattıklarını kaydederek, “Büyük-küçük ayrımı yapmadan ihracatçılarımızın meseleleriyle ilgilendik. Gümrük işlemlerinden vize sorunlarına, alacak tahsilatından serbest ticaret anlaşmalarına kadar her alanda çözümler ürettik. Zorluklarla karşılaşsak da hep yeni yollar, yöntemler ve pazarlar bulduk” diye konuştu.
Afrika ve Latin Amerika açılım politikaları sayesinde Türk iş dünyasının bu coğrafyalarda da engelleri aşarak güçlü varlık göstermeye başladığına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün hamdolsun dünyanın her köşesinde ihracattayız. İhracat, Türk ekonomisinin amiral gemisi vasfını hâlen koruyor. Nitekim 2024 yılının ihracat rakamlarına baktığımızda bunu net şekilde görebiliyoruz” ifadesini kullandı.
“2024’TE AVRUPA BİRLİĞİ’NE İHRACATIMIZ YÜZDE 4,2 ARTIŞLA 108,7 MİLYAR DOLARA ULAŞMIŞTIR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen yıla ait dış ticaret verilerine değinerek şunları paylaştı: “Öncelikle 2024 yılı aralık ayında ihracatımız yüzde 2,2 artışla 23,5 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. Böylece aralık ayı aylık ihracat rekorunu kırdık. İthalatımız ise yüzde 11,1’lik artışla 32,3 milyar dolar oldu. Yılın tamamında ihracat rakamlarında Cumhuriyet tarihinin rekoruna imza attık. Biraz evvel ifade ettiğim olumsuzluklara rağmen 2024 yılı mal ihracatımız, 2023’e göre yüzde 2,5 oranında artışla 262 milyar dolara çıktı. Ayrıca son 19 ayın 12’sinde o ayın ihracat rekorunu kırdık. 2024 yılı ocak-aralık döneminde 31 ilimiz 1 milyar doların üzerinde ihracat yaparken, 54 ilimiz de ihracatını artırmıştır. En fazla ihracat yapan 5 ilimiz sırasıyla 56,8 milyar dolarla İstanbul, 32 milyar dolarla Kocaeli, 23,8 milyar dolarla İzmir, 18,2 milyar dolarla Bursa ve 13,2 milyar dolarla Tekirdağ’dır. 2024 yılı genelinde ise ithalatımız yüzde 4,9 düşüşle 344,1 milyar dolara inmiştir.”
Geçen yıl dış ticaret dengesinde olumlu kazanımlar elde ettiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “2023’te 106,3 milyar dolar olan dış ticaret açığını, 2024’te 82,2 milyar dolara kadar indirdik. Yani 2024’te dış ticaret açığını tam 24 milyar dolar düşürdük. 2024’te ihracatın ithalatı karşılama oranı ise 5,5 puan artışla yüzde 76,1’e yükseldi. Bu oran, göreve geldiğimiz 2002 yılında sadece yüzde 50 civarındaydı. 2024 yılında ihracatımızda kıymet bazında artışta öne çıkan ilk üç ülke ise yüzde 22,2 artışla Birleşik Krallık, yüzde 9,9 artışla Amerika Birleşik Devletleri ve yüzde 52’lik artışla Suudi Arabistan olmuştur. 2024 yılında Avrupa Birliği’ne ihracatımız yüzde 4,2 artışla 108,7 milyar dolara ulaşmıştır. Avrupa Birliği’nin son 12 ayda ithalatının yüzde 7,5 gerilediği bir ortamda, ülkemizin bu pazara ihracatının artması çok mühimdir. Ayrıca İslam İşbirliği Teşkilatı üyelerine ihracatımız yüzde 6,1 artarak 70,1 milyar dolara, Türk Devletleri Teşkilatı ülkelerine yüzde 12,9 artışla 11,1 milyar dolara yükselmiştir.”
“EKONOMİMİZ DAHA DENGELİ BÜYÜME TRENDİNDE İLERLEMEKTEDİR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İhracatın değer bazında en çok arttığı ilk üç fasılaya şöyle bir baktığımızda motorlu kara taşıtlarında yüzde 5,3 artışla 32,5 milyar doları, demir ve çelikte yüzde 15,1 artışla 10,2 milyar doları, elektrikli makine ve cihazlarda yüzde 6,4 artışla 16,4 milyar doları yakaladığımızı görüyoruz” değerlendirmesini yaptı.
Üretimdeki orta-yüksek ve yüksek teknolojili ürün katkısının altını çizmek istediğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “2024 yılında yüksek teknolojili ürünlerin ihracatı, kıymet bazında tam yüzde 19 oranında artışla 8,8 milyar dolara yükselmiştir. Orta-yüksek teknolojili ürünlerin ihracatı ise yüzde 2,8 artışla 92,4 milyar dolara ulaşmıştır. 2022’de yüzde 36,9 olan orta-yüksek ve yüksek teknolojili ürün ihracatının payı 2023’te yüzde 40,4’e, bu yıl yüzde 41’e çıkmıştır. Bu durum, ürünlerimizdeki nitelik artışının önemli işaretidir. Döviz ihtiyacımız azalırken makroekonomik istikrarımız güçlenmekte, dolayısıyla ekonomimiz daha dengeli büyüme trendinde ilerlemektedir” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ihracat rakamlarının ülke, millet ve ekonomi için hayırlara vesile olmasını temenni ederek, “Bu başarının altında fabrikalarda alın teri döken işçiden ustabaşına, atölyelerde emek veren çıraktan kalfaya, insanımıza istihdam kapısı olan işveren ve yatırımcıdan ürünlerimizi dünyayla buluşturan ihracatçılarımıza kadar herkesin imzası vardır. Tabii bu rekor ihracat rakamlarına, kadınların yüzde 20’nin üzerinde katkı yaptığını memnuniyetle belirtmek isterim. Başta kadınlar olmak üzere bütün ihracatçılarımızı ve emeği geçen herkesi yürekten tebrik ediyorum” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, mal ihracatı gibi hizmet ihracatında da hedeflerini aşmanın bahtiyarlığını yaşadıklarını söyledi.
2024 yılında hizmet ihracatı hedeflerinin 110 milyar dolar olduğunu anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yılın ilk 10 ayında 97,1 milyar dolar hizmet ihracatına ve 54 milyar dolar hizmet ticareti fazlasına ulaştık. Yıllıklandırılmış olarak bakıldığında, ekim ayı itibarıyla gerçekleştirdiğimiz 112,5 milyar dolar hizmet ihracatı ile hedefimiz olan 110 milyar doların üzerine çıktık” diye konuştu.
Gerek mal ticaretinde gerçekleşen performansın gerekse hizmetlerin güçlü katkısının cari işlemler dengesine olumlu yansıdığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Cari işlemler hesabı 5 yıl sonra ilk kez son 5 aydır aylık bazda fazla vermiştir. 2024 yılı sonunda cari işlemler açığının geçen yılki 40,4 milyar dolardan 10-11 milyar dolar seviyesine kadar gerileyeceği anlaşılıyor. Böylece 2024 yılında cari işlemler açığının millî gelire oranının yüzde 1’in altında kalacağına inanıyoruz. Hep söylediğim gibi bu başarılar yalnızca birer başlangıç noktasıdır. Çok daha büyük başarılara ulaşmak için durmadan, yorulmadan, yandık-bittik diyen felaket tellallarına aldırmadan çalışmaya devam edeceğiz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk ekonomisinin kıvanç kaynağı olan ihracatçıların dün olduğu gibi yarın ve daima yanlarında olacaklarını dile getirerek, “2024 yılında mal ve hizmet ihracatçılarımıza toplam 24,7 milyar lira destek sağladık. İhracat desteklerine tahsis ettiğimiz bütçeyi 2025 yılında 33 milyar liraya çıkartıyoruz” ifadelerini kullandı.
İhracatçıların finansmana erişimini kolaylaştırmak için devletin ilgili tüm kurumlarının ortak çaba harcadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, finansmanda sadece Eximbank’la yetinmediklerini, İhracatı Geliştirme Anonim Şirketiyle önemli bir adım atarken, kefalet sistemiyle de teminat sorununa çözüm getirdiklerini kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Merkez Bankamız finansmana erişimi desteklemek amacıyla reeskont kredilerinin günlük limitini 13 kat artışla 4 milyar liraya çıkardı. Merkez Bankası son 1 yılda 573 milyar liralık reeskont kredisi kullandırdı” dedi.
“DESTEK SÜREÇLERİNİ HIZLANDIRMAYI AMAÇLIYORUZ”
Türkiye’yi daha güçlü, rekabetçi ve sürdürülebilir bir ekonomik yapıya kavuşturmak için yoğun çaba içinde olduklarını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ticaret Bakanlığımızca ‘2025 Yılı İhracat Planı’ çalışmalarını da başlatmış bulunuyoruz. İhracatçılarımızın yurt içi ve yurt dışı fuar katılımlarına yönelik desteklerin kapsamını genişletmeyi, desteklere erişimini kolaylaştırmayı ve destek süreçlerini hızlandırmayı amaçlıyoruz” şeklinde konuştu.
Sadece 2024 yılının değerlendirmesini yapmadıklarını, aynı zamanda 2025’in de hedeflerini belirlediklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Geçtiğimiz sene, 2024 yılı mal ve hizmet ihracatı için sizlere 375 milyar dolar hedefini koymuştum ve hamdolsun size olan güvenimi boşa çıkarmadınız. 2025 yılında mal ve hizmet ihracatı olarak toplamda 390 milyar doları geçeceğimize inanıyorum. Önümüzdeki yıl, hedeflerimizi de aşan bir ihracat rakamına ulaşacağınız konusunda Cumhurbaşkanınız olarak ben sizlere güveniyorum.”
Cumhuriyet tarihinin en yüksek ihracat rakamının ülkeye ve millete hayırlı olmasını dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ticaret Bakanlığı, Türkiye İhracatçılar Meclisi, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu ve ticaretin artırılması için özveriyle çalışan herkesi tebrik etti.
“Terörsüz Türkiye ve terörsüz bölge vizyonumuzu gerçeğe dönüştüreceğiz”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni yıl dolayısıyla yayımladığı mesajında, “Önümüzdeki dönemde terörsüz Türkiye ve terörsüz bölge vizyonumuzu gerçeğe dönüştürmek için kararlı adımlar atacağız. Ülkemizin önünde yeni bir yol açacak bu sürecin suhuletle, karşılıklı iyi niyet ve anlayış içinde yürümesi için her türlü gayreti gösteriyoruz. Ama gerektiğinde, devletimizin kadife eldiven içindeki demir yumruğunu devreye almaktan da çekinmeyeceğiz” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yeni yıl dolayısıyla yayımladığı mesajında şunları kaydetti:
“Aziz milletim, hepinizi en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum. Bugün 2024’e veda ediyor, yeni umut, beklenti ve hayallerle 2025 senesini karşılıyoruz. Öncelikle yeni miladi yılın ülkemiz, milletimiz, gönül coğrafyamız ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum.
“BİRBİRİMİZE DAHA SIKI KENETLENECEĞİZ”
Geçtiğimiz yıl boyunca istiklal ve istikbalimiz uğrunda toprağa düşen tüm şehitlerimizi rahmetle yâd ediyor, gazilerimize şükranlarımı sunuyorum. Millet olarak 2025 yılında birliğimizi, beraberliğimizi, dayanışmamızı, inşallah, daha da güçlendirecek, birbirimize daha sıkı kenetleneceğiz.
Geride bıraktığımız 2024 senesi, ülkemiz içinde ve bölgemizde pek çok kritik gelişmeye sahne oldu. Mahallî idareler seçimlerini, tam bir demokrasi şöleni havasında, Türk demokrasisinin olgunluğunu tüm dünyaya yeniden gösterdiğimiz bir iklimde, hamdolsun, başarıyla gerçekleştirdik.
Milletimizin iradesi sandıkta özgürce tecelli ederken, kazanan demokrasimizle birlikte yine 85 milyon vatandaşımızın tamamı oldu. Tercihleri ne olursa olsun, seçim sandıklarını birer bayram yerine çeviren vatandaşlarıma bugün bir kez daha teşekkür ediyorum.
Seçimlere ve bölgemizde patlak veren yeni krizlere rağmen, kararlılıkla uyguladığımız ekonomi programımızın meyvelerini toplamaya başladık. İstihdamda, ihracatta, üretimde, turizmde, savunma sanayiinde ve diğer alanlarda çok önemli başarılara imza attık.
Deprem bölgemizi yeniden ayağa kaldırma çalışmalarımızda ciddi mesafe katettik. Yeni yılda bu çalışmalar daha da hızlanacak.
Enflasyondaki düşüşün, özellikle yılın son aylarında, artarak devam etmesi 2025 yılı hedeflerimize ulaşacağımızı teyit ediyor. Vatandaşımızın refah kaybını telafi edecek, alım gücünü artıracak politikalara ağırlık vermek suretiyle, inşallah, daha iyi yerlere geleceğiz.
“HEDEFLERİMİZE ULAŞACAĞIZ”
Konut, kira ve gıda başta olmak üzere fahiş fiyatlarla milletin ekmeğine göz diken fırsatçılarla mücadelemizi, 2025 senesinde de kararlılıkla devam ettireceğiz.
Vatandaşlarımdan, geçmişte Türkiye’ye çok ağır faturalar ödetmiş popülist söylemlere prim vermemelerini özellikle istirham ediyorum.
Son 22 yılda bu ülkenin ve milletin tüm meselelerini nasıl biz çözdüysek, ekonomideki konjonktürel sıkıntıların üstesinden de yine biz geleceğiz. Doğru yoldayız, Allah’ın izniyle hedeflerimize de ulaşacağız. Sizlerden sadece biraz daha sabır, metanet ve anlayış istiyoruz.
“YENİ DÖNEMİN SURİYE’DE KALICI İSTİKRARA KAPI ARALAMASI İÇİN GEREKEN HER TÜRLÜ DESTEĞİ SAĞLAYACAĞIZ”
Aziz milletim, 2024 senesinin son haftaları köklü tarihî, beşerî ve komşuluk ilişkilerimizin bulunduğu Suriye’de yeni bir dönemin kıvılcımı oldu. Yeni dönemin Suriye’de kalıcı barışa, huzura, istikrara ve ekonomik refaha kapı aralaması için gereken her türlü desteği sağlayacağız.
Suriye’de istikrar ortamı kök saldıkça inanıyorum ki, 13 yıldır vatan hasreti çeken Suriyeli muhacirlerin gönüllü geri dönüşü de kolaylaşacaktır. Bu süre boyunca ensar millet olmanın en güzel örneklerini sergileyen tüm vatandaşlarımdan Allah razı olsun” diyorum.
“GAZZE’DEKİ KATLİAMLARA İLK GÜNDEN İTİBAREN EN GÜÇLÜ TEPKİYİ VEREN ÜLKEYİZ”
Gazze’deki katliamlara ilk günden itibaren en güçlü tepkiyi veren, vicdanlı ve adaletli duruşunu her platformda ortaya koyan ülke konumundayız. Gazze’de ve diğer Filistin topraklarında 15 aydır devam eden katliamların son bulması, burada da barışın tesisi için yoğun gayret sarf ediyoruz.
Başkenti Doğu Kudüs olan, 1967 sınırları temelinde özgür, egemen ve toprak bütünlüğüne sahip bir Filistin devletinin kurulması için 2025 yılında da tüm gücümüzle çalışacağız.
“TEMENNİMİZ, 2025 YILINDA KUZEYİMİZDE DE YENİ BİR DÖNEMİN BAŞLAMASIDIR”
Her ikisi de Karadeniz’den komşumuz olan Rusya-Ukrayna arasındaki savaşın adil bir barışla sona erdirilmesi önceliğimiz olmayı sürdürüyor. Temennimiz, 2025 yılında kuzeyimizde de yeni bir dönemin başlamasıdır.
Sınırlarımız ötesinde bütün bu diplomatik hamleleri hayata geçirirken, ülkemiz içinde en önemli gündemimiz iç cephemizin tahkimatı olacaktır.
Türkiye Yüzyılı’nı, kardeşliğin yüzyılı yapmakta kararlıyız. Önümüzdeki dönemde terörsüz Türkiye ve terörsüz bölge vizyonumuzu gerçeğe dönüştürmek için kararlı adımlar atacağız. Ülkemizin önünde yeni bir yol açacak bu sürecin suhuletle, karşılıklı iyi niyet ve anlayış içinde yürümesi için her türlü gayreti gösteriyoruz. Ama gerektiğinde, devletimizin kadife eldiven içindeki demir yumruğunu devreye almaktan da çekinmeyeceğiz.
Bu çerçevede 2025 yılında milletimize inşallah yeni müjdeler vermeyi ümit ve arzu ediyoruz. Rabbim yar ve yardımcımız olsun.
Rabbim bizleri hizmetkârı olmaktan şeref duyduğumuz aziz milletimize ve umudunu Türkiye’ye bağlamış yüz milyonlarca mazluma mahcup etmesin diyorum. Bu temennilerle yeni takvim yılının ülkemiz, milletimiz ve tüm insanlık için hayırlar getirmesini diliyor, her birinizi saygıyla selamlıyorum.
Yeni miladi yılınız kutlu olsun. Kalın sağlıcakla.”
Türkiye’de uluslararası düzeyde ülke refah ve düzenine hizmet vermiş ve hizmet vermeye devam eden iş insanlarının “İyi ki Varsın” başlıklı yazı dizisi ile dikkat çeken ünlü isimlerin bir arada bulunduğu platformumuzda 1970 yılında Doğu Anadolu’nun Serhat Şehri Kars/Kağızman/Kuruyayla Köyünde Anadolu’nun köklü geleneğinden gelen kardeşlik duygusu ile “7 kardeş(2 Kız 5 erkek)” olmak üzere dünyaya gelen Servet Yıldız’ a yer verdim.
İlk-Orta-Lise öğrenimini Kağızman da tamamladı. Lisans öğrenimi Çukurova Üniversitesi Mühendislik Mimarlık fakültesi Maden mühendisliği bölümünü bitirdi. Selçuk Üniversitesinde İşletme üzerine yüksek Lisansını tamamladı. 2001 yılında evlenen Yıldız, Yusuf ve Sarp Boran adında iki erkek çocuk Babasıdır.
Her ne kadar 2002 yılında Akaryakıt Sektöründe çalışmaya başladı ise İş güvenliği uzmanı Lpg Sorumlu müdürü ,Emlak danışmanlık uzmanı ile de Sektörde başarılı projelere imza atmıştır. Hepimiz yakından takip ediyor, öykülerini dinliyor, başarılarını alkışlıyoruz… Yeni teknoloji ve iş modelleriyle birlikte sayıları artıyor, dünya çapında adından söz ettiren örnekleri ortaya çıkıyor… Bazıları yenilikçi bir çözüm, bazıları sıra dışı iş fikri, bir bölümü de “girişimci” ruhlarıyla yarattılar…
Ülkemizde enerji sektöründe faaliyet gösteren önde gelen yerli ve yabancı Akaryakıt Dağıtım şirketlerinde; Marka yönetmeliği, şirketlerin vizyon ve misyonlarının oluşumunu sağlama, dağıtım şirketleri bünyesinde çalışan bayii ağında faaliyet gösteren ve bayilik kontratlarıyla dağıtım şirketlerine bağlı çalışan akaryakıt istasyonlarının öncelikle kural koyucu kamu kurumlarının mevzuatları çerçevesinde resmî uygunluklarının sağlanması ve devamlılığın takip edilmesi ticari faaliyetleri belirlenen ticari şartlar çerçevesinde icrasının gerçekleştirilmesi, risk yönetimi, satış ve pazarlama, ikmal, yurt dışı ve yurt içi tedarik zincirini yönetmek, finans ve ve muhasebe, reklam, pazarın analizi, rakiplerin analizi, ekonomik değişkenler gibi unsurları yöneterek sistematik bir şekilde işleyişini sağlamak. Yöneticisi olduğum şirketlerde yönetim kurulunun belirlediği kurum kimliği çerçevesinde şirket çalışanlarının eğitimi, şirket kültürüne uygunluklarının sağlanması, şirketin ana ticari konusu hakkında gelişmelerinin takip edilmesi, yönetimle çalışan personellerin arasındaki koordinasyonların sağlanması, şirket personelinin şirkete bağlılıklarının ve aidiyet duygusunu geliştirerek bir bütünün sağlanması ve çalışan personelin kariyer planlamasının yapılması, satış stratejileri geliştirilmesi, tüm şirket çalışanlarına liderlik ve koçluk yapılması alanlarında görev aldı.
2002 yılında “Aytemiz Akaryakıt Dağıtım A.Ş” Saha müdürlüğü görevini 2006 yılına kadar sürdürdü. Sonrasında Bölge ve Tesis müdürü olarak devam etti. (2006–2008) 2008 yılında LUKOİL Bölge Müdürü olarak göreve başladı. 2016 yılına değin devam ettirdi 2016 Aytemiz Bölge Müdürü oldu 2021 yılında kendi isteği ile görevini bırakarak 2021 yılında ES ES Petrolcülük A.Ş. de Genel Müdür olarak başladığı görevini 2024 yılı Aralık ayında QPLUS (VTM Akaryakıt ve ORAL Gaz Dağıtım A.Ş) Genel Müdür olarak devem ettiriyor. İşte Servet Yıldız ‘ın Finans ve danışmanlık alanlarındaki tecrübeleri ile birlikte, insan odaklı yaklaşıma olan inancı ve yeniliklere açık olması , yöneticilik sorumluluğunda karşılaştığı durumlara çok farklı açılardan bakması Kariyer alanında olanak sağlıyor. Başarının yolunun ekip dayanışmasından geçtiğine inanan bir yönetici olarak, tüm çalışma arkadaşları ile her daim iletişim halinde olmaya özen gösteriyor.
Bitmeyen enerjisi, çalışkanlığı, dürüstlüğü, güçlü iletişim ve empati yeteneği sayesinde ekip ruhunu da ön plana çıkararak en kısa sürede gemisini tekrar hedefe yönlendirmesi ve sonuçlarını da rakamlara yansıtması herkes tarafından hayranlıkla karşılansa da, bu durum onun için olması gerekenden başka bir şey değildir aslında. Büyüyen akaryakıt sektöründe dünya devlerine rağmen, görevi süresince -yaklaşık 3 yıl boyunca,ES ES Petrolcülük ‘ de şirketinin satışlarını en fazla artıran genel müdür olmuştur. Hatta şirket markasının daha ileriye gidebilmesi adına çoğu yöneticinin cesaret bile edemeyeceği şekilde birçok bayiden vazgeçmiş, bunların yerine sisteme daha verimli bayiler katmayı başarmıştır.
Servet Yıldız, Günümüzde bir liderin iş yapma yeteneğini ya da cesaretini test edecek güçler artık sadece organizasyon ya da sektörle sınırlı değil. Şirketin büyüme yolculuğunu etkileyecek çok daha büyük ve geniş etkilerle karşı karşıyayız; jeopolitik gelişmeler, ekonomik belirsizlik gibi. Son dönemde pandemi ,iklim krizi ve ekonomilerde hızlı değişimler ve insanlar üzerinde yarattığı etkiyi hep birlikte gördük. Büyük değişim yaratan bu güçlere karşı ustalaşmak ve zirvede kalmak gerekiyor. Bugünün liderliği, en çalkantılı zamanlarda bile organizasyonu en etkin şekilde yönetmeyi, değişim ve dayanıklılık ustası olmayı gerektiriyor. Ortaya çıkan birden fazla liderlik ve yönetim zorluğu karşısında, 21. yüzyıl liderliğinin temel taşı ise çeviklik. Yani esnek, değişime açık ve reaktif olmak. Ben bugünün iş dünyasının bilgi ve zeka kadar cesaret, zarafet ve özgünlük gerektirdiğini de düşünüyorum. Sektörde Tüketicinin ürün ve hizmet kalitesini sürekli kılması yanı sıra , tüketicinin tercih edilen markası olması, sosyal sorumlulukların farkında olmak gibi prensiplerle yola çıkan QGAS PLUS (VTM Akaryakıt ve ORAL Gaz Dağıtım A.Ş) benim için yabancı olmadığım bir Firma . Bağlılık, fark yaratma isteği ve tutku işte bu üç benim ana hedeflerim arasında yer aldığı için öncelikle çalışma arkadaşlarımın bağlılığının öncelikle Firmamıza enerji ve odaklanma getireceğine inanıyorum. QGAS PLUS (VTM Akaryakıt ve ORAL Gaz Dağıtım A.Ş de öncelikle Genel Müdür olarak şahsım olmak üzere ,çalışan herkesin, mesleki başarısının, şirketimizin başarısına bağlı olduğuna inanmalı ve buna uygun hareket etmeli inancını taşıyorum diyor. Muhteşem çalışma azmi, enerji sektörüne olan katkıları ve engin deneyimi, ülkesine olan hizmet aşkı ve sevgisinden dolayı
İyi ki varsın Servet Yıldız diyorum Levent Kandemir
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası Ekonomiye Değer Katanlar 49. Ödül Töreni’nde yaptığı konuşmada, “Yıllık 37 milyar dolar ihracatımız olan ve 1.200.000’den fazla çalışana istihdam sağlayan konfeksiyon, tekstil, deri ve mobilya sektörlerinde rekabet gücümüzü sürdürmeyi önemsiyoruz. Üretim ve istihdamı korumak için 2025 yılı Ocak ayında KOSGEB eliyle İstihdamı Koruma Programı başlatıyoruz” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Merinos Atatürk Kongre Kültür Merkezi’ndeki Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) Ekonomiye Değer Katanlar 49. Ödül Töreni’ne katılarak bir konuşma yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, katılımcıları selamlarken, ödül alan firmaları, iş insanlarını ve yöneticileri tebrik etti.
BTSO’ya, marifetin iltifata tabi olduğunu gösterdiği için teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “135 yıllık köklü tarihiyle Bursa Ticaret ve Sanayi Odamız, 57 bin üye firmasıyla şehrimizin yanı sıra Türkiye ekonomisine de çok önemli katkılar yapıyor. Bugün ödül törenimizin yanı sıra Odamızın öncülüğünde Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın destekleriyle hayata geçen TEKNOSAB’da (Bursa Teknoloji Organize Sanayi Bölgesi) üretime başlayan 15 firmamızın da açılışını gerçekleştiriyoruz. Bu firmalarımızın sahiplerini ve çalışanlarını da tebrik ediyor, Türkiye’nin kalkınmasına, güçlenmesine ve büyümesine verecekleri destekler için kendilerine şimdiden teşekkürlerimi iletiyorum” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugüne kadar 25 milyar lira yatırım yapılan TEKNOSAB’ın, Türkiye’nin yüksek teknolojili üretime geçişinin simgelerinden olacağını vurgulayarak, “Biliyorsunuz kısa süre önce ülkemizi bu hedefe daha hızlı götürecek HIT-30 programını kamuoyumuzun takdirine sunduk. 5 ay gibi kısa sürede elektrikli araç, güneş hücresi, pil hücresi, rüzgâr türbini gibi stratejik konularda toplam büyüklüğü 7 milyar doları aşan yatırımları ülkemize kazandırma noktasına geldik. İnşallah daha güzel sonuçlar elde edeceğiz” değerlendirmesini yaptı.
Yapay zekâ teknolojisi ve insansız sistemlerle dünyanın çok farklı bir yere gittiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Bakınız, 2024 Nobel Kimya Ödülü’nün verildiği çalışmayı konunun ehli isimler, çığır açan, devrim niteliğinde bir proje olarak değerlendiriyor. Öyle ki 200 milyon proteinin neredeyse tamamının yapısını tahmin eden bir yapay zekâ modelinden bahsediyoruz. Bilim insanları, normal şartlarda çözümü 50 yıl sürebilecek bir sorunu bu modeli kullanarak kısa sürede neticeye kavuşturabiliyor. Daha bunun gibi ‘Dünya nereye gidiyor, bizi nasıl bir gelecek bekliyor?’ sorusunu sorduğumuz nice baş döndürücü gelişmeye şahit oluyoruz. Ya hızlı davranıp bu süreci zamanında yakalayacağız ya da Allah korusun ekonomide asimetrik bir güç çarpanından mahrum kalacağız. Şunu da ifade etmeden geçemeyeceğim; Yapay zekâ ve insansız sistemler meselesinin ülkemizde hâlen yeterince anlaşılmadığını düşünüyorum. Hükûmet olarak gerek TEKNOKENT’ler gerek TEKNOFEST’ler gerek AR-GE yatırımları gerekse farklı teşvik ve destek paketleriyle bu yeni dünyaya Türkiye’yi hazırlamaya çalışıyoruz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülke genelinde tüm sanayi ve ticaret odalarının bu çok kritik süreci sahiplendiğini, kendi alanlarında özgün projeler üretmeye gayret ettiğini söyledi.
“BURSA, TEKNOLOJİ ALANINDA DA DİĞER İLLERİMİZE ÖRNEK OLACAKTIR”
Geleceğin teknolojisine bugünden yapılan her yatırımı Türkiye açısından hayati önemde görüp desteklediklerini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu bakımdan TEKNOSAB bünyesinde atılan her adım çok kıymetlidir. Üretimin lokomotif şehri Bursa, inanıyorum ki teknoloji alanında da diğer illerimize örnek olacaktır. Hükûmette, sanayide ve akademide olan yüksek bilinç düzeyine ne yazık ki muhalefet tarafında rastlayamıyorsunuz. Muhalefette ne böyle bir vizyon ne merak ne de iştiyak var. İşin sadece magazin yönünü hiçbir zaman aşamadılar. İşte en son 14-28 Mayıs seçimleri döneminde ileri teknoloji hamlesi diye aylarca reklamını yaptıkları proje çıka çıka Amerika’dan bir ekonomistin canlı bağlantıyla bunlara uzaktan nutuk atması oldu. Maalesef daha sonra gelenler de bu seviyenin bir tık üzerine çıkamadı. İç iktidar kavgasına kendilerini öyle kaptırdılar ki dünyada ve bölgemizde ne olup bittiğini, teknolojinin nereye evrildiğini takip bile edemiyorlar. Aynı umut kırıcı tablo, dış politikadan bölgesel konulara, ekonomiden çalışma hayatına hemen her alanda geçerli. Belli ezberleri ve ideolojik saplantıları var, onların dışına çıkamıyorlar. Kendilerini güncelleme ve yenileme noktasında sadece isteksiz değiller, aynı zamanda kabiliyet de yok.’’
“SURİYE KRİZİNDE MESELEYİ HÂLÂ TAM OLARAK KAVRAYAMADILAR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında, muhalefete eleştirilerini dile getirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Mesela Suriye krizinde eski rejimin devrilmesinin üzerinden tam 3 hafta geçti ama bunlar meseleyi hâlâ tam olarak kavrayamadılar” ifadesini kullandı.
Muhalefet temsilcilerinin gün aşırı konuştuklarını ama cümlelerinde derinlik ve tutarlılık olmadığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Amerika’da başkanlık seçimleri sonrasında yeni bir yönetim şekilleniyor, yine bakıyorsunuz muhalefet Türkiye’ye dair kurulan her müspet cümleye iç siyaset zaviyesinden yaklaşıyor. Rakipleri dahil tüm dünya Türkiye’nin jeopolitik gücünün ve artan etkisinin farkında fakat bunu bizim muhalefete bir türlü anlatamıyorlar. Rusya-Ukrayna Savaşı’ndan Gazze krizine kadar her meselede benzer bir atalet, umursamazlık ve tembellik söz konusu. Bu tablo siyasi iktidar açısından avantajlı gibi gözükse de esasen sorunlu bir durumdur” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında bir kıssaya yer vererek, şu ifadeleri kullandı: “Meşhur kıssadır, bir bilge deniz kenarında kumlar üzerinde oturmuş, tefekkür ederken delikanlının biri yanına yaklaşıp, ‘Lütfen beni öğrenciniz olarak kabul edin.’ der. Bilge, parmağıyla kumların üzerine düz bir çizgi çeker. Delikanlıya çizgiyi kısaltmasını söyler. Genç, avuçlarıyla çizginin yarısını siler. Bilge der ki ‘Git, öğren de gel.’ Aradan bir ay geçtikten sonra delikanlı tekrar geldiğinde bilge yine bir çizgi çizerek kısaltmasını söyler. Delikanlı bu kez çizginin yarısını eliyle kapatınca bilge yine ‘Git öğren de gel.’ der. 2 ay sonra delikanlı yanına tekrar geldiğinde bilge tekrar aynı şeyi ister. Delikanlı çok düşündüğünü ama bunun bir yolunu bulamadığını belirterek bilgeden çizgiyi kendisinin kısaltmasını ister. Bilge çizginin yanına daha uzun bir çizgi çeker ve ‘İşte şimdi kısaldı.’ der. Hayatın her alanında olduğu gibi siyasette de ülke yönetiminde de gelişmenin, ilerlemenin sırrı budur. Yani sürekli daha büyük başarılar, daha büyük hedefler peşinde koşmaktır.”
“GENİŞ BİR ALANDA BÜYÜMEYİ SAĞLAYACAK POLİTİKALAR UYGULADIK”
22 yıllık iktidarları süresince Türkiye’nin sorunlarının, sıkıntılarının, krizlerinin küçülerek değil büyüyerek aşılabileceğine inandıklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ekonomiden savunmaya, dış politikadan ticarete uzanan geniş bir alanda bu büyümeyi sağlayacak politikalar uyguladık. Buraya gelmeden önce katıldığım il kongremizde de dile getirdim. Biz özellikle ekonomide sabun köpüğü misali geçici başarılarla avunmak istemiyoruz, kısa vadeli hesaplar peşinde asla değiliz. Ayaklarımızı yere sağlam basıyor, adımlarımızı sağlam atıyoruz” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sadece kendi iktidar dönemini hesaplayan, tek hedefi sonraki seçim olan hükûmetlerin geçici iyileşmelerle belki bir süre halkının gözünü boyadıklarını ama ardından bu millete çok ağır faturalar ödettiklerini kaydetti.
Türk ekonomisinin kaldırabileceğinden daha ağır vaatlerle gelenlerin, hesap kitap yapmadan bol keseden söz verenlerin, arkalarında telafisi zor enkazlar bırakarak siyaset sahnesinden silinip gittiklerini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Millete, Dimyat’ta pirinç siloları vadedenler, günün sonunda vatandaşı evindeki bulgurdan da ettiler. Bunu yakın tarihimizde biz de yaşadık, iş dünyamız da defalarca yaşadı. Değerli dostlar, 14-28 Mayıs seçimleriyle ülkemiz sadece uçurumun kenarından dönmedi, aynı zamanda her biri gerçekten hazine değerinde 5 sene kazandı. Biz de bu 5 yılı en iyi ve en verimli şekilde değerlendirmek arzusundayız. Yerel seçimlerde muhalefetle popülist vaat yarışına girmeyerek bu konudaki kararlılığımızı ortaya koyduk. Belki bundan dolayı siyasi olarak bedel de ödedik ama ülkemize ve milletimize bedel ödettirecek bir yanlışın içinde olmadık” değerlendirmesinde bulundu.
“ÜCRET ARTIŞLARINI ENFLASYONUN ÜZERİNDE TUTARAK HALKIMIZIN ALIM GÜCÜNÜN KORUDUK”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonomi alanındaki iyileşmelere işaret ederek, “Ekonomi programımıza güvenimiz ve desteğimiz tam. 2024 yılında seçimlere ve bölgemizde nüks eden yeni krizlere rağmen belirlediğimiz hedeflere önemli ölçüde ulaştık. Ülkemize uluslararası sermaye girişi hızlandı, rezervlerimiz güçlendi, kur oynaklığı azaldı, finansman koşulları iyileşti. Ülkemizin kredi risk primi de ciddi bir şekilde düştü. Dünyadaki 3 kredi derecelendirme kuruluşunun 2 defa not artırdığı tek ülke biziz. 2025 yılı bütçesinde de gerçekçi adımlarla ve ortak bir gelecek vizyonuyla hareket ettik. Bu sene yatırımlar için 1 trilyon 569 milyar lira kaynak ayırdık. Deprem bölgesinin yeniden inşası yanında sulama yatırımlarına, organize sanayi bölgeleriyle limanları demir yoluyla birbirine bağlayacak yatırımlara ve sanayi altyapısını hızla tamamlayacak yatırımlara öncelik tanıdık” diye konuştu.
En güncel tartışma olan asgari ücret konusunda dolar bazında nereden nereye gelindiğini il kongresinde detaylıca anlattığını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Vatandaşımızın her söylediğinin başımızın üzerinde yeri vardır. Ama 22 yıl boyunca insanımızı enflasyona ezdirmeme sözümüzü yerine getirme noktasında gösterdiğimiz hassasiyet de herkesin malumudur. Ücret artışlarını her zaman enflasyonun üzerinde tutarak, halkımızın alım gücünün korunmasını temin ettik. 2002-2025 arası dönemde asgari ücrette reel artış yüzde 290 olmuştur. Son birkaç yıla baktığımızda ise 2022’de enflasyon yüzde 64,3 iken asgari ücret yüzde 94,6 arttı. 2023’te enflasyon yüzde 64,8 iken asgari ücret yüzde 107,3 arttı. 2024’te yıl sonu enflasyon beklentisi yaklaşık yüzde 45 iken asgari ücret yüzde 49,1 arttı. 2025’te yine yıl sonu enflasyon beklentisinin üzerinde bir oranla asgari ücret 22 bin 104 lira olarak belirlendi. Bu rakam, il kongremizde de söylediğim gibi taban ücrettir. İşverenlerimiz çalışanına daha fazla ücret ödemek isterse buna kimsenin itirazı olmaz.”
“TÜRKİYE EKONOMİSİ SON 22 YILDA ORTALAMA YÜZDE 5,3 BÜYÜDÜ”
Çalışanların millî gelirden aldığı payın son 26 yılın en yüksek seviyesine ulaştığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, iş gücü ödemelerinin gayrisafi katma değer içindeki payının bu yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 37,6’ya yükseldiğini, büyümeden çalışanların da pay almasını sağladıklarını kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye ekonomisinin son 22 yılda ortalama yüzde 5,3 büyüdüğünü, asgari ücretteki reel artışın ise yıllık ortalama yüzde 5,6 ile büyümenin üstünde olduğunu söyledi.
Bugün Türkiye’de 630 doları bulan asgari ücretin, gelişmekte olan pek çok ülkeden daha yüksek seviyede olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Enflasyon hedeflerimiz inşallah tek tek gerçekleştikçe vatandaşlarımız alım güçlerindeki artışı daha net görebilecek. 2025 yılı için bu konuda da umutluyuz” diye konuştu.
“KOBİ’LERE ÇALIŞAN BAŞINA AYLIK 2 BİN 500 LİRAYA KADAR DESTEK ÖDEMESİ GERÇEKLEŞTİRECEĞİZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, son Kabine Toplantısı’nda görüşülen paketi kamuoyuyla paylaşmak istediğini ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Yıllık 37 milyar dolar ihracatımız olan, 1 milyon 200 binden fazla çalışana istihdam sağlayan konfeksiyon, tekstil, deri ve mobilya sektörlerinde rekabet gücümüzü sürdürmeyi önemsiyoruz. Üretim ve istihdamı korumak için 2025 yılı ocak ayında KOSGEB eliyle İstihdamı Koruma Programı başlatıyoruz. Bu sektörlerde 2024 yılının son aylarındaki istihdam düzeyini 2025 yılında koruyan KOBİ’lere çalışan başına aylık 2 bin 500 liraya kadar destek ödemesi gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Hayırlı uğurlu olsun diyorum.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ödül alan firmaları, iş adamlarını, girişimcileri tebrik ederek, sözlerini “Hepinize sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. 2025’in tüm halkımız için, iş adamlarımız için, ülkemiz için hayırlara vesile olmasını Allah’tan diliyorum. Kalın sağlıcakla” diyerek tamamladı.
16.03.1985 tarihinde Kahramanmaraş ‘da dünyaya geldi. Anne ve Baba tarafından Saraybosna Göçmeni olan Doğan, Eğitim yıllarını Ankara’ da tamamladı .20 yıla aşkındır Ankara da ikamet ediyor. Çok kapsamlı farklı sektörlerden firmaları konsept uygunluğu içerisinde buluşturarak, halkla ilişkiler ve danışmanlık hizmetleri vermektedir. Bu hizmetler; moda, müzik, magazin, enerji, bilişim, görsel sanatlar gibi farklı hizmet sektörlerindeki kapsamlı projeleri içermektedir.
Zehra DOĞAN , sosyal medyadaki ajandanız olarak da kabul edebileceğiniz ve firmanızın alanında sahip olduğu başarıyı dijital platformlar da da destekleyerek çağdaş bir yorum ve vizyon kazanmasını sağlamaktadır. En büyük hobileri arasında Yoga ve Tenis yer almaktadır.
Kendisi Mobilya Sektöründe hizmet veriyor. Özelikle Ankara merkezli olan bağlantıları yanında Uluslararası alanda hizmetlerine devam ediyor.
Mobilya Sektörüne ait söyleşimizdeki ifadeleri Sektör hakkında çok kapsayıcı bilgiler içeriyor. Mobilya sektörü Türkiye’nin en eski sektörlerinden biridir. Önceleri düşük teknolojiye ve emek yoğun üretim yapısına sahip olan mobilya sektörü günümüzde daha fazla bilgi ve sermaye yoğun bir sektör olma yolunda ilerlemektedir. Sektör, üretim ve istihdam ile ülke ekonomisine katkı sağlamaktadır.
Mobilya üretimi, malzeme ve bileşenlerin dünyanın çeşitli yerlerinden temin edilmesini gerektiren geniş kapsamlı bir küresel tedarik zinciri gerektirmektedir. Ahşap, metal ve kumaş gibi malzemelerin tedarikinden farklı bölgeler sorumludur. Uluslararası mobilya ticaretindeki rekabet öncelikle kalite ve fiyat faktörleri tarafından yönlendirilmektedir. Ürünün kalitesi, çeşitli pazarlardaki başarısı üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Dış ticaret hem üreticilere hem de tüketicilere fayda sağlayan küresel mobilya endüstrisinin önemli bir unsurudur. Sadece ulusların ekonomik büyümesine katkıda bulunmakla kalmaz, aynı zamanda tüketicilere çok çeşitli mobilya seçenekleri sunmaktadır. Diyor. “Kişisel bakıma önem vermek, görgü kurallarını bilmek, nerede ne giyileceği, nerede ne konuşulacağı konularında bilgi sahibi olup, stil sahibi olma konusunda etkili unsurlardır,” diyor ve ekliyor “Stil sahibi olmanın biraz yaş, zaman ve yaşanmışlık ile de alakası vardır,” ifadelerini de kullanıyor.
“Zehra Doğan ‘ ın en bilinen özelliklerinden bir tanesi de , Dondurulmuş ve kurutulmuş sebze ve meyve ihracatı alanlarındaki başarıları”
Bilindiği üzere günümüzün en önemli sosyo-ekonomik etkenine sahip olan endüstrilerden birisi olarak kabul edilen gıda sektörü birçok alt dalları bünyesinde barındıran karmaşık bir faaliyet kolu olarak öne çıkmakta olup ülkemizde de son yıllarda büyük bir gelişim göstermektedir. Bu sektördeki gelişmenin düzeyini, alt sektörlerin durumunu, temel dinamiklerini anlamak sektör ve ülke ekonomisi için önem taşımaktadır.
Gıda sektörünün alt sektörlerinden olan dondurulmuş gıda sektörü; dondurulmaya uygun hammaddenin temini ve hammaddenin uygun koşullarda tesislere taşınması ile başlar. Tesislerde bekletilmeden seçme, yıkama, boyutlama ve ürüne özel tekniklerle işlenmesi, derin dondurma ve uygun şekillerde paketlenerek, tekniğine uygun, depolama, yükleme, taşıma, dağıtım ve tüketimi sonucunda, müşteri sonuçlarının izlenmesine kadar, faaliyet gösteren bir gıda sanayi koludur. Zehra Doğan bu seğmendin tam içerisinde olmasının sebepleri arasında birinci olarak şunlara değiniyor.
“Ülkemiz genç bir nüfusa sahip , ülkemizde son yıllarda sanayide görülen hızlı gelişme, turizm sektöründe görülen büyüme, dünya ülkelerine göre tüketimin düşüklüğü ve dondurulmuş gıdaya olan ilginin giderek artması ile beraber, bu sektörün büyük bir potansiyele sahip olduğunu göstermektedir.
“Bundan dolayı bu sektör ihmal edilemez bir sektördür ve ihmal edilmemelidir. Çünkü yatırımlarda sermaye başına en çok istihdam sağlayan sektördür”
En önemli etken olarak da , Tarımsal ürünlerin dondurulmuş gıda sanayinde işlenmesi ile ürünler, sadece üretildikleri mevsimlerde değil yılın her döneminde tüketime sunulabilecek, böylece daha geniş bir zaman diliminde ticaret imkânı sağlanabilecektir. Ayrıca, hedef pazarlar ve tüketici talebindeki değişmeler de dikkate alınarak ürün çeşitliliğinin artırılması pazarda rekabet şansını da artıracaktır. Diyerek Sektörün Geleceği hakkında bilgi paylaşıyor.
Ülkemizde Zehra Doğan’ın başta Dondurulmuş ve kurutulmuş sebze ve meyve ihracatı alanlarındaki varlığı; toplumsal, etnik ve kaynağı insan olan gelişmelerle bu alanlarda sayısız başarıları bir o kadar önemli olup, ülkemizde gerçekleştirmiş olduğu sosyal sorumluluk projeleri, konferanslar, paneller ve yayınlar gibi etkinlikler ile iletişim ve medyada adından söz ettiriyor.
Sosyal sorumluluk projelerinde yer almaktan son derece mutluluk duyan Zehra Doğan, fırsat bulduğu zamanlarda projelere destek vermek adına, kapsamlı projelerle insanlara uzanan elin kendisi olmak istediğini her fırsatta söylüyor.
Son yıllarda moda, magazin, insan kaynakları, sosyal iletişim, Ticaret, rekabet ve kişisel gelişim alanlarında konusu insan olan eğitimler, organizasyonlar, seminerler, toplantı ve sempozyumlar gibi sayısal sosyal aktiveler düzenleyerek ve STK organizasyonlarına katılarak sosyal yaşamda adından söz ettirmiştir. İş hayatındaki ve sosyal yaşamdaki tüm bu koşuşturmanın yanı sıra yoga eğitmenliği ve kişisel gelişim danışmanlığı da yapmaktadır.
Ülkesine olan sevdası, doğup büyüdüğü Ankara’ya olan özverili tutkusu, işinde gösterdiği istek ve öz disiplin, girişimci ruhu ve yardımsever kişiliği, çalışmış olduğu sektörlerde gösterdiği yaratıcılık ve bilge kişiliğiyle bütünleşerek zümrenin takdirini kazanmış, sevilen bir insan olmasını sağlamıştır. Gelecekte de insanlık adına faydalı, pek çok kapsamlı projeyi hayatımıza kazandıracağına inanıyor ve kendilerine,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kuveyt Büyükelçisi Abdülaziz Ahmed al Adwani’yi Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde kabul etti. Kabulde Büyükelçi al Adwani, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a güven mektubunu sundu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Hindistan Büyükelçisi Muktesh Kumar Pardeshi’yi Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde kabul etti. Kabulde Büyükelçi Pardeshi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a güven mektubunu sundu.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Gerekli cookie, sayfa gezinmesi ve web sitesinin güvenli alanlarına erişim gibi temel işlevleri etkinleştirerek bir web sitesi kullanıma yardımcı olur. Web sitesi bu cookie olmadan düzgün çalışamaz.
Tercih cookies, bir web sitesinin, tercih ettiğiniz diliniz veya bulunduğunuz bölgeniz gibi, web sitesinin davrandığını veya görünüşünü değiştiren bilgileri hatırlamasını sağlar.
İstatistik
İstatistik cookies, web sitesi sahiplerinin anonim olarak bilgi toplayıp bildirerek ziyaretçilerin web siteleriyle nasıl etkileşimde bulunduğunu anlamalarına yardımcı olabilir.
Pazarlama
Pazarlama cookies, ziyaretçileri web sitelerinde izlemek için kullanılır. Amaç, bireysel kullanıcıya ilgi çekici ve böylece yayıncılar ve üçüncü taraf reklamverenler için daha değerli olan reklamları görüntülemektir.
Sınıflandırılmamış
Sınıflandırılmamış cookies, bireysel kurabiye sağlayıcıları ile birlikte sınıflandırma sürecinde olduğumuz cookies.